"....Enflasyon hesapları gariplikler sergilemeye devam ediyor. Temmuz ayı enflasyonunda TUİK ve İTO farkı azaldı, ama giyimde ilki %10, ikincisi %48, ilginç...." İktisatçı Şükrü Erdem yazdı

Enflasyon ve pahalılık birlikteliğine “yaşam maliyeti krizi” deniliyor. Kavram bizde neden çok tutmadı, bilmiyorum, farkındalık krizi nedeniyle olabilir.

Merkez Bankası son anketine göre, 12 ay sonrası enflasyon beklentisi piyasa uzmanlarında %23, reel sektörde %39, hane halkında %54. Enflasyonun düşeceğini bekleyen hanelerin oranı ise %26,6. Beklentiler yüksek, ama TUİK ve TCMB’nin enflasyon oranı yıl sonunda %29’a, gelecek yıl sonunda %19-20 civarına gelecek, program böyle.

Enflasyon hesapları gariplikler sergilemeye devam ediyor. Temmuz ayı enflasyonunda TUİK ve İTO farkı azaldı, ama giyimde ilki %10, ikincisi %48, ilginç.

Ayrıca, yıllık enflasyon %33,5 olduğuna göre, kiralarda, uçak bileti bedellerinde, özel okul kayıt bedellerinde, özel hastane hizmet fiyatlarında, hukuk hizmetleri bedellerinde çok yüksek artışların nedeni nedir?

Bir neden TUİK’in enflasyonunun “yoksul enflasyonu” olması olabilir.

TUİK’in model (ortalama) hane halkıyla açıklamaya çalışalım: Yıllık geliri 1 milyon TL olan bir hane varsayalım. TUİK’e göre bu hane otel ve tur için gelirinin %0,8’ini harcıyor, yani 8 bin TL, yani tatil yapmıyor. Bu hane uçak bilet harcaması olarak gelirinin %0,18’ini harcıyor, yani 1.800 TL, yani pek uçağa binmiyor. Kiraya gelirinin %6’sını harcıyor, yani yılda 60, ayda 5 bin TL kira ödemesi yapıyor. Bu örnekleri artırmak mümkün. TUİK, ortalama hane halkı tüketimini esas aldığı için böyle bir durum ortaya çıkıyor.

Sendikaların “4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı 90 bin TL” hesabı yaptığı ve net asgari ücretin 22 bin TL olarak kaldığı ve tartışılmadığı bir ülkede enflasyon oranının, hesabının anlamsız kalması da doğal.

Sözün özü, enflasyonumuz aslında yoksul enflasyonudur. Ücretleri bu enflasyona göre ayarlamak da “yoksulsun sen, yoksul kal” demektir.