"Türkiye’de çalışanlar ve emekliler çifte vergileme altında; hem ÖTV ve KDV vergilerini hem de enflasyon vergisini ödüyorlar." Şükrü Erdem yazdı

1-Çalışan refahında bir arpa boy…

Eskiden Romanya, Polonya, Bulgaristan, Sırbistan gibi ülkelerle kendimizi karşılaştırmazdık. Ücretleri ve refah düzeyleri Türkiye’nin çok gerisindeydi.

2010 ve 2025 yıllarında Brüt Asgari Ücretler-Euro (Eurostat)

Türkiye

Romanya

Polonya

Çek Cumhuriyeti

Bulgaristan

Sırbistan

Macaristan

2010

338

140

300

300

120

250

270

2025

550

810

1090

820

550

610

700

Bu ülkeler refah düzeyinde, ücret düzeyinde bizi ye geçtiler ya geçiyorlar. Alım gücü farklılıkları nedeniyle euro üzerinden karşılaştırma yerine satın alma gücü paritesiyle yapılabilir. Ancak, Türkiye’de resmi enflasyon ve hizmet fiyatlarındaki durum nedeniyle SGP bana güven vermiyor. Fiyatlarımız Avrupa’ya yakınlaştığına göre, mazot veya altın üzerinden geçmişle karşılaştırma yerine, uluslararası alım gücüyle, Euro veya dolar ile karşılaştırma yapabiliriz.

2010 yılında Çin’de asgari ücret 90-100 $, ortalama ücret 200 $ kadardı. Bu yıl Çin’de asgari ücret birçok bölgede 370 $, ancak özel sektörde ortalama ücretler artık dünya düzeyinde, yani birkaç bin dolar. Veriler açık, uzatmaya gerek yok.

2-Türkiye’de ortalama ücretin düşüklüğü ve adaletsizlik

Japonya’da işçi sendikası Rengo, 7 milyon işçi için pazarlık yaptı ve %3,5 enflasyona karşı %5,25 zam aldı. Hükümet işçilerin sosyal haklarında da bir miktar iyileşme yaptı, ayrıca 2030’a kadar ortalama yıllık ücreti 7 bin $ artırma hedefi açıkladı. Japonya’da asgari ücret 1000 $, ortalama ücret 3.800$ civarında. Ücret ve maaşlarda eğitim düzeyi ve kıdem önemli faktör. Yüksek lisans diploması lise diplomasına göre, doktora, YL diplomasına göre %24-29 civarında ücret artışı sağlıyor.

Gelişmiş ülkelerde ortalama ücret asgari ücretin en az 3-4 kat üzerindeyken Türkiye’de ortalama ücret düzeyi asgari ücretin %50-60 daha üzerinde tahmin ediliyor. Son yıllarda yapılan düzenlemeler eğitimin ücret etkisini, liyakat ve adalet koşullarını ortadan kaldırdı. Lise, yüksek lisans, doktora diplomasının ücret farkı anlamsız derecede düşük, kıdemin ücret katkısı da anlamsızlaştı. Düşük ücret ve maaşlar daha fazla artırıldı, örneğin lise mezunu bekçi ücretiyle öğretmen ve akademisyen ücreti yakınlaştırıldı.

Emeklilerin durumunu özel ve geniş olarak ele almalı. Sessiz sedasız düzenlemelerle emeklilerde de adaletsizlik çok arttı, örneğin en yüksek kademeden prim ödemiş kıdemli mühendisin emekli aylığı ile lise mezunu, kıdemi ve çalışma yılı az çalışanın emekli aylığı yakınlaştırıldı. Bu düzenlemeler, liyakat ve niteliğin önemsizleştirilmesi, orta sınıfın zayıflatılması anlamına geliyor ve ekonomik gerekçelerle açıklanamaz. Bazen alışkanlıkla ekonomik programın teknik yönlerini yazıyor, aslında hata yapıyoruz.

3-ÖTV adaletsizliği

OECD ülkelerinde az sayıda üründen alınan ÖTV’nin GSYH payı %11, Türkiye’de bu oran OECD’nin iki katı. Türkiye’de gelir vergisi ve servet vergisi alınmadığı için ÖTV adaletsizliği var.

Temmuz 2023’te yapılan düzenlemeyle maktu ÖTV’nin 6 ayda bir ÜFE oranında artırılmasına karar verildi. Böylece ocak ve temmuz aylarında ÖTV artışı otomatikleşti; hem 6 aylık maaş artışlarının düşük kalması hem de maaş zamlarının bütçe yükünün azaltılması sağlanmış oldu. Son günlerdeki doğal gaz tarife artışı ve akaryakıt ÖTV artışının enflasyon üzerinde maliyet etkisi ve psikolojik etkisi olacak. Ekonomik program enflasyonu düşürmeyi, refahı artırmayı hedefleseydi doğrudan vergiler artırılır, ÖTV artışına bu denli yüklenilmezdi.

4-Enflasyon vergisi adaletsizliği

Türkiye’de çalışanlar ve emekliler çifte vergilemeye tabi, hem ÖTV ve KDV vergilerini hem de enflasyon vergisini ödüyorlar. Enflasyon vergisi, 2023’te bozulan bütçe dengesini bir parça iyileştirecek, 2027 yılından itibaren ekonominin canlandırılması için zemin hazırlanacak, 2027 yılının ikinci yarısı ve 2028’in ilk yarısı ekonomik büyüme, maaş ve ücret artışları yılı olacak. Sonrasında ekonomi böyle giderse 2029’da tekrar başa döneceğiz. Yapısal bir dönüşüm olursa veya 20004-2017 dönemindeki gibi yabancı sermaye girişi ve dış borçlanma olursa biraz farklı olabilirdi. Yapısal dönüşüm olasılığı çok zayıf, dış borçlanma yapılıyor, yetmiyor, o da ayrı sorun. 1980’ler ücretliler için refah kaybı dönemiydi. Anlaşılan 2020’ler de benzer olacak.

5-Mali disiplin ezberi değişmeli

İktisatçılar dahil bir mali disiplin ezberi sürüp gidiyor. Türkiye’de mali disiplin memur, kamu işçisi ve emekli üzerinden, eğitimden, kamu hizmetlerinden disiplin demek. Oysa asıl mali disiplin patronlara, kamu kaynaklarını verimsiz kullananlara, vergi alınamayan kesimlere gerek. Devletin gücünün bir göstergesi vergi geliridir. Türkiye vergi geliri/GSYH oranında Avrupa’nın ve OECD’nin en gerisinde olan ülkeler arasındadır.