Sıcaklardan kaçışı sonlandırıp Antalya’ya döndüm. Biraz tasarruf olsun diye, Amsterdam yerine Almanya aktarmalı uçtum. Uçağımız Düsseldorf’tan gecikmeli kalktı. Bagaj alımı falan derken terminal binasından çıkışımda saat ikiye yaklaşmıştı.
Gündüz bile yeterli düzeyde toplu ulaşım aracı olmayan Antalya Havalimanı’ndan gece zorunlu olarak taksiye bindim. Bizim eve 500 lira civarında olan taksi ücreti 700 liraya yükselmiş. Geçen yıllarda olduğu gibi şoklanmadım ama ‘‘Bizim tasarruftan dişe dokunur bir şey kalmadı’’ diye okkalı bir sevgi ifadem oldu, ilgililerimize.
Yol yorgunluğundan kurtulunca ayırdına vardım; hava sandığım kadar serinlememiş. Politik ortam başta olmak üzere genel durum havadan da beter.
Biraz burukluk, biraz uyuşukluk içinde devinip dururken, sevgili editörümüz Ece Güneş’ten ‘‘hoş geldin’’ mesajı gibi haber linki geldi.
Baktım, ‘’Hollanda Medya’’ adına bir paylaşım. Haber şöyle:
‘‘Hollanda’da akıl sağlığı problemleri derinleşiyor. 2025 yılının ilk altı ayında polis, akıl sağlığı sorunları nedeniyle toplam 81 bin 718 kez müdahale çağrısı aldı. Bu sayı her üç dakikada bir polise ihbarda bulunulduğunu gösteriyor. Hollanda Sağlık Otoritesi (NZa) verilerine göre, kişilik bozukluğu gibi ağır ruhsal rahatsızlıklar için tedaviye başlama süresi ortalama 28 hafta.
Polis Sendikası NPB, yılbaşında yaptığı açıklamada ruh sağlığı hizmetlerinin zayıflamasının kolluk kuvvetlerini zor durumda bıraktığını vurguladı.’’
Haberin devamında yılın ilk altı ayındaki hırsızlık sayıları veriliyor.
Sanırım polis, altı aylık asayiş verilerini açıklamış. Haberi çekici kılıp fazla ‘‘tık’’ için böyle bir üslupla verilmiş. Rahmetli Ankaralı Turgut’un şarkısı gibi, ‘‘Yakalarsam Tık Tık’’ olmuş.
Özetlersek, ‘‘Hollanda ruh hastalarıyla dolup taşmıyor’’ ama şunlar delilik (akıl hastalığı) sayılır mı bilmem.
Eylül 2020’de Amsterdam'ın Zuidas iş bölgesinde yüzlerce Extinction Rebellion (XR) üyesi, hükümetin yetersiz iklim politikasını protesto eder. Belediyeden hiçbir yol veya binanın kapatılmaması koşuluyla eylem için izin alan protestocular, iki caddeyi ve bir kavşağı kapatır. Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema, acil durum emri vererek gösteriyi sona erdirtir. Direnenler de otobüsle Amsterdam-Noord'daki bir spor parkına götürülür.
Hollanda Danıştayı, Başkanı Halsema'nın müdahalesini yersiz ve dayanaktan yoksun buldu. Belediye yargılama giderlerini ödeyecek, XR göstericilerine de tazminat verilecek.
Benzer bir karar da Haarlem Mahkemesi’nden çıktı. Het Parool gazetesinin haberine göre, XR aktivistleri, Amsterdam Havalimanı Schiphol'da, güvenliği aşarak kalkış salonunda eylem yapmış. Schipol yönetimi, eylemcilerin 5 ila 10 yıl arasında değişen sürelerde, güvenlik önlemlerinin ötesine geçmelerini yasaklamış. Yani Schiphol’den uçmalarına yasak getirmiş.
Haarlem mahkemesi, yasakların ‘‘gösteri hakkını ihlal’’ ettiğine hükmetti.
Yönetimin ‘‘özel mülkiyet’’ savunmasını da şu gerekçeyle reddetti:
‘‘Mahkeme, gösteri hakkının halka herhangi bir özel mülke girme hakkı vermediği konusunda Schiphol ile aynı fikirdedir; ancak havalimanı ‘sıradan’ bir özel mülk değildir. Schiphol önemli bir kamusal işlevi yerine getirmektedir. Havalimanının sahibi olarak Schiphol, halkın erişimini kolayca reddedemez. Üçüncü tarafların, örneğin XR protestocularının gösteri haklarını kullanma çıkarlarını göz önünde bulundurmalıdır.
Gösteri hakkı, göstericilerin görüşlerini dile getirmek için kuralları kasıtlı olarak ihlal ettikleri eylemleri de korur; yeter ki bu eylemler barışçıl olsun. Burada da durum böyleydi.’’
YOK OLUŞA KARŞI DİRENİŞ :
Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) XR, iklim ve ekoloji acil durumu konusunda hükümetleri önlem alıp adil davranmaya zorlamayı amaçlayan bir harekettir. İklim sistemindeki dönüm noktalarından, biyolojik çeşitlilik kaybından, sosyal ve ekolojik çöküş riskinden kaçınmak için hükümetlerin daha hızlı hareket etmesini ister. Şiddet içermeyen, sivil itaatsizliğe dayalı eylemler yapar.