Yaşadığımız ağır ekonomik koşullar alışveriş yöntemlerimizi ve alışkanlıklarımızı çoktan değiştirdi.

Artık kilo ile almak yerine gramlar tercih ediliyor, meyvede tane dönemi başladı bile. Et ve şarküteri ürünleri ise sadece seyredilirse güzel. 2 bin TL’ye dayanmış pastırmayı, kilosu 500 TL’ye yakın sızma zeytinyağını, kilosu 1000 TL’ye yaklaşmış kaliteli eti zaten alabilme gücü çoğunlukta yok.

Büyük metropollerde yaşayan milyonlarca insan bu durumdan şikâyetçi ve her fırsatta özellikle sosyal medya üzerinden yakınıp duruyor. Görece daha uzun et kuyrukları var, ekmek kuyrukları var. Çocuklar okullara aç gidiyor, çalışanlar doğru dürüst beslenemiyor. Tarım kesimi de umutsuz. Gübre, tohum ve ilaç fiyatlarının bellerini büktüğünü açıkça ifade ediyorlar ve para kazanamadıklarını söylüyorlar. Emekli ise zaten dibe vurmuş.

Enflasyonun bizleri nasıl hırpaladığını gösteren bazı rakamlar vermek istiyorum. Bunlar birkaç gün öncesine ait Antalya Toptancı Hal fiyatları. Yani milyonlara ulaşmadan önce oluşan fiyatlar, ki onlar bile inanılmaz yüksek. İşte bazı ürünlerin kilo olarak en düşük en yüksek aralıktaki fiyatları:

Biber 30-54 TL

Domates 32-45 TL

Elma 28-33 TL

Ispanak 12-18 TL

Salatalık 16-26 TL

Karnabahar 16-20 TL

Patates 13-19 TL

Patlıcan 28-41 TL

Pırasa 12-20 TL

Kuru Soğan 6-13 TL

Antalya tarım ürünlerinin lideri olduğu için büyük metropollere de haliyle buradan gönderiliyor. Fiyatlar nakliye-komisyon sarmalıyla son tüketiciye ulaşana kadar inanılmaz şekilde artıyor ve piyasa tam yangın yeri. Düşünün üretildiği Antalya’da biz bile bunları almakta zorlanıyor ise metropollerde yaşayan milyonlarca insanın vay haline.

Peki bize söylenen ne:

“Sabırlı olun!”

Yönettiği ülkenin kendisine muhtaç olduğuna inanan kimi liderler, seçmenlerini yurttaş olmaktan çok kul olarak görürler.

Bu yüzden huzur, mutluluk, refah ve zenginlik üretilmez. Halk kendisine ne verilirse onla yetinmeye çalışır, homurdanır ama gereğini de nedense yapamaz, uyuşturulmuş gibidir, sadece liderine kulak verir, farklı sesler umurunda bile olmaz.

Onlar için aslolan ne alacağından çok ne verileceğidir.

Ne diyor Nazım Hikmet:

“…

Ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

Kabahat senin, demeğe dilim varmıyor ama

Kabahatin çoğu senin canım kardeşim.”

[email protected]ım