
Oktay Pirim
Benim de aralarında bulunduğum çok sayıda insanın bu ülkede doğru dürüst kaliteli tatil yaptığını sanmıyorum.
Çünkü geniş kesimi oluşturanların geliri bu tür tatilleri yapmak için elverişli değil. Enflasyon düşüyor söylemlerine karşın başta Antalya ve Akdeniz kıyı kesiminde ciddi pahalılık var. Konaklamadan yeme içmeye kadar her şey ateş pahası. Parası olanlar için sorun yok. Çünkü yaşanan ağır koşullara güçlü ekonomik ve sosyal statünüzün gözlüğüyle bakarsanız olumsuzluklar sizi hiç ilgilendirmez. Geri kalan çoğunluk ise dertlidir ve onlar için aslolan sadece ve sadece geçimdir. Bu yüzden o kesim pek tatile gidemez gitse dahi yakın yerlere, akraba yanlarına ya da Antalya gibi yerlerde günü birlik yüksek kesimlerdeki yaylalara çıkarlar.
Bendeniz ise Eylül başından ortasına kadar tam sekiz yıldır görmediğim anne babamın köyleri olan Rize’nin Pazar ilçesine bağlı eski adı Lamgo olan Yücehisar ve Ortayol (Meleskür) köylerine gittim. İyi ki gitmişim çünkü ülkemizde yaşanan müptezelliklerden uzaklaşmış oldum. Cep telefonları doğru dürüst çekmediği için haberleşmeden uzak kaldım. Televizyon yayınlarını hiç izlemedim. Denizden yükselip iç kesimlerdeki ormanlarla yüklü dağlara ulaşan nemli bulutların bıraktığı yağmurlar olağanüstüydü. Gece kapı önlerine kadar gelen domuzları, çakalları gözlemledim. Geçen yıl sık görülen ama bu yıl pek ev yakınlarına sokulmayan ayıları bekledim heyecanla.
Tabi doğayla iç içe yaşanan bu harika koşulları gördükçe anladım ki, ülkemizde farklı dünyalar var.
Ama bir süre sonra dükkana dönünce gerçekler suratıma çarpıverdi.
O onu dövmüş, daha eğitimin başındaki çocuklar birbirlerini hırpalamış, falanca partinin kimi belediye başkanları ve meclis üyeleri aldıkları oylara ihanet ederek başka bir partiye geçivermiş. Gözaltı ve tutuklamaların haddi hesabı yok. Seçilenlerden epeyce insan içeride ve hala iddianameleri hazır değil.
Kadınlara dönük infazlar…
Dövizde inanılmaz artışlar…
Çarşı pazardaki yangın…
Akaryakıt fiyatlarının dizginlenememesi…
Uçuk kira fiyatları…
Araç sigortalarındaki yüksek rakamlar…
Velhasıl güzel ülkem her konuda maşallah uçuyor.
Bu yüzden ne tüketmek zorunda iseniz ağır bedeller ödüyorsunuz.
Ayrıca öyle hale geldik ki, biriyle tartışırsanız ayvayı yiyorsunuz ya da ayvayı yemeden öbür dünyayı boyluyorsunuz.
Yani büyük bir huzursuzluk var.
Tabi huzursuzluk nefreti doğuruyor.
Nefreti kontrol edemezseniz ortaya şiddet çıkıyor.
Bugün yaşananların özeti huzursuzluk, bölünmüşlük ve şiddet sarmalıdır.
Peki bu işler ne zaman ve nasıl düzeltilecek diye merak ediyorsanız işte onun yanıtı Orhan Veli'den:
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.