Ardı ardına patlayan şimşekler ve kulakları patlatan gök gürültüsü, rüzgâr, aşırı yağış Antalya’yı birkaç saat içinde teslim aldı.

Okullar tatil edildi, evleri su altında kaldı, alt geçitler göletlere döndü, yollar sanki düzenli akıyormuş gibi dere görünümü aldı. Nereden bakarsanız felaket denilebilecek bir durum.

Küresel iklim değişikliği senaryoları bizlere önümüzdeki süreçlerde daha beterlerini yaşamaya hazır olmamız gerektiğini söylüyor. Düzensiz ve dengesiz hava koşulları, aşırı yağışlar, aşırı sıcaklar, seller ve su baskınları… Hepsine fazlasıyla tanık olacağız. İklim değişikliği üzerinde çalışan, kafa patlatan, neler yapılması gerektiği için formüller geliştiren bilim insanları sürekli uyarılar yapıyor ama açıkçası pek de karşılık bulmuyor. Yüksek sıcaklıkları yaratan fosil kullanımının azaltılması diyorsunuz, dünyanın efesi ABD ve ardından Çin ile Avrupa Birliği ülkeleri sorumluluklarını üzerine almayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Hatta daha ileri giden bazı İngiliz bilim insanları var ki akla ziyan. Onlar, tam aksine küresel soğuma olduğunu savunuyorlar.

Peki içinde yaşadığımız Antalya niye bu kadar acıklı duruma düştü ve zaman zaman düşüyor. Evet, küresel iklim değişikliğinin etkisindeyiz ancak yerel yönetimlerin çözebileceği sorunlar yok mu?

Gidip eski fotoğraflarına bakın Antalya’nın… Portakal ve limon bahçelerinin süslediği küçük bir kıyı kenti… Şimdi ise nüfusu 3 milyona dayanmış, yılda 15 milyonu aşkın turist ağırlayan, kıyıları otellerle doldurulmuş, içi betonlaşmış hale dönüşmüş durumda. Her yağmur damlası denize doğru yol alır. Doğa kanunudur. Siz suların akacağı kanalları devreden çıkartırsanız o da kendine akacak kanal olarak yolları kullanır. Siz de arabanızla gidip oraya saplanıp kalırsınız.

Dikkat edin, bu işin şu veya bu partinin yerel yönetimiyle de ilgili değil. Hava olayları parti ayırımı yapmaz. Gelir, vurur, gider.

Fakat Antalya’nın bu felaketlerin önlenmesinde daha çok paraya ve projeye ihtiyaç duyduğu anlaşılıyor. Düşünün kıyılardaki otel zincirlerinin merkezlerinin çoğu İstanbul ve Ankara’da. Vergilerini oralara yatırıyorlar, haliyle Antalya Büyükşehir belediyesi aslan payından yararlanamıyor.

Şimdi…

Önümüzde yerel seçimler var. Kim kazanırsa kazansın Antalya gibi dünyaca tanınan bir kentin aynı felaketleri yaşamaması için yeniden tasarlanması gerekiyor, hatta acil. Metrekareye düşen 330 kilogram yağışta bugün bir kişi yaşamını yitirdi, önceki yağışlardaki kayıplarımızın haddi hesabı yok. O nedenle günlük politik kaygılardan uzak durulması ve adam gibi bir kent yaratılması için ne gerekiyorsa yapılmalı. Yıkmak gerekiyorsa yıkmak, yapmak gerekiyorsa yapmak. Doğayla uyumlu yaşayabilmenin formülleri belli…