Antalya’nın otel zincirlerinden Akdeniz semalarına, Kapadokya’nın taş otellerine uzanan bir serüven… Türkiye’de turizm, aslında bir kamu projesi olarak başladı. Bugün milyonların hayatına dokunan bu sektörün perde arkasındaki vizyonerleri ve dönüm noktalarını anlatan benzersiz bir tarih yolculuğu. Nizamettin Şen yazdı


Türkiye’de turizm bir özel girişim olarak değil, kamu projesi olarak doğdu.

22 Mayıs 1953’te yürürlüğe giren 6086 sayılı Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu ve 1955 tarihli Turizm İşbirliği Nizamnamesi, sektörün hukuki temelini oluşturdu. Bu dönemde devlet, turizmi yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir kalkınma aracı olarak tanımladı. 1963 de ilk Turizm ve Tanıtma Bakanı Ali İhsan Gögüş...

Ardından kurulan Turizm Bankası A.Ş., (1961) devlet eliyle yatırım yapma modelinin simgesi hâline geldi. Turizm yatırımlarının planlanması, finansmanı ve işletilmesinde devletin doğrudan rol aldığı bu model, Türkiye’nin ilk otel altyapısının oluşmasını sağladı.

Akdeniz'de önemli turizm projelerinin olduğu dönemde, Güney Antalya Projesi de Ülkemiz turizminin bir gelişim laboratuvarı olmuştur. Ne yazık ki bu proje aslına uygun gelişememiş ve yüksek yapılaşmaya dönüşmüştür

Gerçek kırılma noktası ise 1982 tarihli 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu ile geldi. Bu yasa sayesinde Antalya, Muğla ve Ege kıyıları yabancı sermayeye açıldı; aynı zamanda “tatil köyü” ve “toplu yapılaşma” kavramları Türk turizminin sözlüğüne girdi.

Bir siyasi lider var ki bu dönüşümün dinamosu oldu: Turgut Özal.

1983–1989 yılları arasında Başbakanlık ve ardından Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunan Özal, Türkiye’de özel sektör dinamizmini devlet vizyonuyla buluşturdu. Serbest ekonomi politikalarıyla birlikte turizm yatırımları hem sayıca arttı hem de bölgesel çeşitliliğe kavuştu.

Bu dönemde turizm, Türkiye’nin ekonomik büyüme stratejisinin bir parçası olmaktan çıkıp “kalkınmanın omurgası” hâline geldi.

Ulaşım Vizyonu: Havada Büyüyen Turizm

Türkiye’nin turizm vizyonunun en erken örneği, Türk Hava Yolları (THY)’dır.

1933’te “Devlet Hava Yolları” adıyla kurulan bu kurum, Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözüyle özdeşleşmiş ve Türkiye’nin modernleşme hedeflerinin havadaki sembolü hâline gelmiştir.

THY, yalnızca bir ulaşım şirketi değil, aynı zamanda ülke turizminin tanıtım elçisi olmuştur. 1990’lardan itibaren uluslararası destinasyonlara doğrudan uçuşlar, Türkiye’ye gelen turist profilini çeşitlendirmiştir. Bugün 130’dan fazla ülkeye uçuş sağlayan THY, dünyanın en geniş uçuş ağına sahip taşıyıcılardan biridir.

1980’lerle birlikte özel havayolları dönemine geçilmesi, turizmin iç dinamiklerini güçlendirdi. İstanbul Hava Yolları, Onur Air, VIP Air, Greenair, Sky Airlines. Devam etmekte olan FreeBird, Corendon Airlines, SunExpress, ve Pegasus gibi markalar, iç hatlarda ve kısa mesafeli dış hatlarda rekabeti artırdı. Bu sayede sadece büyük şehirler değil, Anadolu’daki turistik merkezler de havayolu bağlantısına kavuştu.

Bu gelişme, ulaşımın yalnızca bir lojistik unsur değil, aynı zamanda “destinasyon erişilebilirliği” açısından bir stratejik araç olduğunu ortaya koydu.

Türkiye turizminin büyümesinde gökyüzü, yalnızca seyahat yolu değil; markalaşma sahnesi oldu.

Mimari ve Kentsel Dönüşüm Vizyonerleri

Türkiye turizminin gelişiminde mimari ve kentsel planlama, yalnızca estetik değil, aynı zamanda kimlik ve deneyim yaratma açısından kritik bir rol oynamıştır.

İlk dikkat çeken isimlerden biri Çelik Gülersoy’dur. Tüm yaşamını İstanbul’un tarihi mirasını korumaya adayan Gülersoy, Soğukçeşme Sokağı, Yeşil Ev, Malta Köşkü ve Hidiv Kasrı gibi restorasyon projeleri ile şehrin turistik değerini artırmıştır. Onun çalışmaları, kültürel miras temelli turizmin Türkiye’deki erken örneklerini temsil eder.

Osman Hamdi Bey, Türk müzeciliğinin kurucusu olarak hem Osmanlı kültür mirasını hem de modern sanat anlayışını birleştirmiştir. Arkeolojik kazılar ve müze çalışmaları, turizmin bilinçli bir kültürel yatırım olarak gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bu yol, Süleyman Fikri Erten (Antalya Müzesi) ve Jale İnan (Side ve Perge kazıları) gibi isimlerle devam etmiştir.

Modern turizmin simgeleri arasında Sedat Hakkı Eldem ve Turgut Cansever öne çıkar. Eldem, Hilton İstanbul ile uluslararası modernizmi yerel estetikle buluştururken, Cansever’in Demir Tatil Köyü projeleri, doğa ve mimariyi dengeli bir şekilde entegre eden planlama anlayışını göstermiştir.

Bu vizyonerler, turizmin yalnızca ekonomik bir sektör olmadığını; aynı zamanda şehir dokusunu şekillendiren, kültürel ve estetik bir süreç olduğunu kanıtlamışlardır.

Otelcilik ve Yatırım Öncüleri

1970’lerden itibaren Türkiye’de turizm, özel sektör girişimleriyle hız kazanmıştır. Bu dönemde öne çıkan yatırımcılar ve otelciler, hem yurtiçinde hem de uluslararası alanda Türkiye’yi bir turizm destinasyonu olarak markalaştırmışlardır.

Kemal Dedeman, madencilik sektöründeki deneyimini Dedeman Hotels zinciri ile turizme taşımış; modern otelciliğin öncülerinden olmuştur.

Vehbi Koç, Divan Otel markası ile Türkiye’nin uluslararası turizm sahnesinde yer almasını sağlamıştır.

Halit Narin tekstil sektöründen 1967 de Marmaris İçmeler’de 33 oda ile başlayan Martı Otelcilik, Marmaris bölgesinde turizmin öncülüğünü yaptı

Ali Barut, 1971'de Side’de 36 odalı Cennet Otel ile başladığı yolculuğu, Barut Hotels ve Akra Hotels zincirleri ile devam etmektedir.

Türkiye’nin ilk büyük tatil köyü olarak öne çıkan Valtur Foça (1967), Alantur (1967), Nebioğlu Tatil Köyü Urla,(1970), Marmaris Tatil Köyü (1971), Kuştur (1971), daha sonra da Altın Yunus Oteli, Durmuş Yaşar tarafından İzmir-Çeşme’de (1974) inşa edilmiştir. Bu tesis, İskandinav ve Alman tur operatörleri için ilk charter operasyonlarının adresi olmuş, 1984 NATO zirvesine ev sahipliği yaparak uluslararası tanınırlığını artırmıştır.

1980’lerin sonunda sahneye çıkan Cem Kınay, Magic Life markası ile “her şey dahil” sistemini Türkiye’ye taşımıştır.

1996 yılında Eski Sultaahmet Cezaevi Four Season Oteli olarak restore edilerek açıldı

2000’lerde ise Fettah Tamince, Rixos Hotels markasını küresel düzeye çıkararak, Accor Hotels iş birliğiyle Türk markalaşmasını uluslararası turizm arenasına taşımıştır.

Titanic Hotels ve NG Hotels gibi markalar, yurtdışına açılarak Türkiye turizminin globalleşmesine katkı sağlamaya çalışmaktadır.

Bu öncüler, yalnızca tesis yatırımı yapmakla kalmamış; yerel ekonomi, kültür ve mimariyi turizmle bütünleştirerek sürdürülebilir bir vizyon ortaya koymuşlardır.

Bölgesel Vizyonerler: Kapadokya Modeli

Türkiye’nin turizm vizyonunun kalbinde yalnızca sahil bölgeleri değil, iç bölgeler de önemli bir rol oynamaktadır. Kapadokya, bu anlamda benzersiz bir örnek teşkil eder.

1960’larda bölge turizminin ilk öncülerinden olan Saffet Yatağan, Kapadokya’yı keşfetmiş ve turistik potansiyelini ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtmıştır. Belediye başkanı Reşat Kürşat Numanoğlu, bölgenin kültürel ve doğal mirasını hamam turları, sıcak hava balonları ve yerel gastronomi ile birleştirerek turizmi canlandırmıştır.

Bugün Uçhisar’daki Museum Hotel, “yaşayan müze otel” konsepti ile hem otantik hem çağdaş bir deneyim sunmaktadır. Bu model, Türkiye’de kültürel miras temelli turizmin simgesi hâline gelmiş ve diğer bölgesel destinasyonlara örnek olmuştur.

Kapadokya modeli, turizmin yalnızca ekonomik bir faaliyet olmadığını, aynı zamanda yerel kimliği, kültürü ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen bir araç olduğunu göstermektedir.

Farklı Güç: Türk Kökenli Tur Operatörleri

Türkiye turizminin uluslararası açılımında, Türk kökenli tur operatörleri kritik bir rol oynamıştır. Bu girişimciler, hem yurtdışındaki Türk topluluklarına, hem de global pazara hitap ederek Türkiye’nin turistik görünürlüğünü artırmışlardır. ( Bu konuda geniş bilgiyi Sıradışı Turizm Yazıları kitabımın Alamancı Turizmciler bölümünde bulabilirsiniz)

Vural Öğer, 1982’de Almanya’da önce Türk işçilerine yönelik havayolu organizasyonu ile tur operatörlüğüne başladı. Daha sonra Öger Tours GmbH ile Türkiye’ye odaklanarak turizm sektöründe önemli bir marka yarattı. Avrupa Parlamentosu üyeliği ile uluslararası bağlantılarını güçlendirdi.

Kadir Uğur, 1983’te Almanya’da ATT markasıyla tur operatörlüğüne başladı. Ardından merkezi İsviçre’ye taşınan Bentour markasını kurarak Avrupa pazarında güçlü bir Türk turizm temsilcisi hâline geldi.

Nazar Reisen’in kurucuları Müfit Tarhan ve Aydoğan Cengiz, Türkiye’deki partnerleri Cankut Bagana ile birlikte şirketlerini uluslararası düzeyde büyüttüler.

Delta Reisen’in Ergun Güvenç ve Faruk Kılıç gibi isimleri, Almanya ve Avrupa pazarında Türkiye’nin tanıtımına katkı sağladı.

Mümtaz Teker, 1979’da Fransa’da Marmara Voyages’i kurdu; iki yıl sonra ayrılarak Pacha Tours markasını hayata geçirdi.

İskandinav ülkelerinde Haluk Semiz, 1985’te Tursem tur operatörlüğünü başlatarak orta sınıf otelciliğini destekleyen bir model geliştirdi.

Corendon 2000 yılında Yıldıray Kararer ve Atılay Uslu tarından Hollanda merkezli tur operatörü ve havayolu şirketi olarak kuruldu giderek bir çok Avrupa ülkesinde operasyonlarını genişletmeye devam ediyorlar.

Daha sonra aynı yöntem Rusya, Polonya ve Ukrayna pazarlarında uygulandı.

Pegas, Odeon-Coral, Anex gibi markalar, Türkiye’nin Avrupa ve Orta Doğu’daki görünürlüğünü artırdı.

Bu tur operatörleri, yalnızca ekonomik başarı elde etmekle kalmadı; Türk turizminin kurumsallaşmasına ve global pazarda tanınırlığına büyük katkı sağladılar.

Turizmde Kurumsallaşma

Türkiye turizminin profesyonelleşme süreci, sektörün kurumsal yapılar aracılığıyla güçlenmesi ile hız kazandı. 1970’lerden itibaren kurulan dernek ve birlikler, turizmin planlama, kalite ve etik standartlarını oluşturdu.

TUROB (1971): Otelciler birliği olarak, sektördeki hizmet standartlarını belirledi ve iş birliğini güçlendirdi.

TÜRSAB (1972): Seyahat acenteleri ve tur operatörlerini kapsayarak, sektörün uluslararası pazarda temsilcisi oldu.

AKTOB (1980): Antalya ve çevresindeki turizm işletmelerini bir araya getirerek, bölgesel kalkınmayı destekledi.

TÜROFED (2005) Bölgesel Otelçiler Derneklerinin Federasyona dönüşmesi Ahmet Barut liderliğinde olmuştur

Bu örgütler, yalnızca birer mesleki birlik değil; aynı zamanda sektörün ortak sesi, planlama gücü ve etik çerçevesi oldular. Kurumsallaşma, Türkiye turizminin sürdürülebilir ve stratejik bir şekilde büyümesini mümkün kıldı.

Bu süreç, özel sektörün dinamizmi ile devletin stratejik vizyonu arasında dengeli bir ilişki kurarak, Türkiye’nin turistik değerlerini ulusal ve uluslararası ölçekte konumlandırdı.

Kaynakça

Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, (2019). Kent Anatomisi. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları.
Gülersoy, Ç. (2010), Tarihi İstanbul’un Turistik Değerleri. İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları.
Sawiris, S. (2015), El Gouna: Sürdürülebilir Turizm Vizyonu. Kahire: Orascom Development Publications.
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, (2020). Türkiye Turizm Raporu. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
TÜRSAB. (2018), Türkiye Turizm Sektörü Raporu. Ankara: TÜRSAB Yayınları.
Özal, T. (1984), Ekonomi ve Turizm Stratejileri. Ankara: Devlet Yayınları.
Dedeman, K. (2005), Dedeman Hotels Tarihi ve Türkiye Turizmine Katkıları. Ankara: Turizm Araştırmaları Yayınları.
Türkiye Turizm Ansklopedisi / Prof Nazmi Kozak
Nizamettin Şen (2006), Sıradışı Turizm Yazıları, Alamancı Turizmciler
Avni Aker (2021)Turizm Gelecek Demektir