İnanç Turizmi kavramına öncelikle açıklık getirelim. Bugün dünya üzerindeki en büyük ve en kitlesel inanç hareketi, kuşkusuz İslam dünyasının hac organizasyonudur. 2025 yılında 150 ülkeden 1,8 milyon kişi aynı anda hacca katıldı. Türkiye’nin katılımı 85.000 kişi olup bunun %51,5’i kadındır. Haccın dışında ise Türkiye’den her yıl 500 binin üzerinde kişi Umre ziyareti gerçekleştirmektedir. Suudi Arabistan’ın yıllık 116 milyon turisti ağırladığı düşünüldüğünde, inanç temelli hareketliliğin ekonomik ve sosyokültürel boyutu daha iyi anlaşılabilir.

Dünyada 2,8 milyar Hristiyan bulunmaktadır ve Kudüs onlar için en kutsal merkezlerden biridir. Ancak Kudüs’e yapılan ziyaretler hac niteliğinde toplu organizasyonlarla gerçekleşmez; yıllık ziyaretçi sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık bir milyon civarındadır.

Hristiyanlar için kutsal mekânlar elbette sadece Kudüs ile sınırlı değildir. Vatikan, Aziz Petrus Bazilikası ve Papalık makamıyla Katolik dünyasının ruhani merkezidir. Yeni seçilen Papa 14. Leo, selefinin izinden giderek Hristiyan birlikteliğinin simgesel köklerine işaret etmek amacıyla ilk ekümenik konsilin toplandığı İznik’te (Nicea) birlik mesajı vermeyi arzulamıştır. Bu nedenle İznik, Hristiyanlık tarihinde özel bir yere sahip kutsal bir mekân olarak kabul edilir.

Türkiye, Hristiyanlık tarihinin en önemli kutsal coğrafyalarından biridir.

Antakya’daki St. Pierre Kilisesi, “ilk kilise” olarak bilinir. Hristiyanlığın sistemleşmesinde kritik rol oynayan Aziz Paulus, Tarsus doğumludur ve İncil’de geçen yolculuklarının önemli bölümü Anadolu’da gerçekleşmiştir. Antiokheia’dan yola çıkıp Seleukeia Pieria’dan gemiyle Kıbrıs’a, oradan Attalia’ya (Antalya) ulaşmış; Psidia Antiokheia’dan (Yalvaç) Konya, Lystra ve Derbe güzergâhında vaazlar vermiştir. Dört yolculuğunun sonunda Roma’da idam edilmiştir.

Yine İncil’de adı geçen 7 Kilise (Efes, Smyrna/İzmir, Pergamon/Bergama, Thyateira/Akhisar, Sardis/Salihli, Philadelphia/Alaşehir ve Laodikeia/Denizli) Türkiye sınırları içindedir ve Hristiyanlar için hac niteliğinde ziyaret merkezleridir.

Kapadokya, erken dönem Hristiyanlarının sığınma, örgütlenme ve teolojik gelişim mekânı olması nedeniyle kutsal kabul edilir.

Demre ise Aziz Nikolas (Noel Baba) nedeniyle Ortodoks dünyasında önemli bir hac merkezidir.

Ayasofya, Doğu Hristiyanlığının yaklaşık 900 yıl boyunca en büyük mabedi olarak hem mimarisi hem de mozaiklerindeki ikonografik derinlik nedeniyle benzersizdir.

Türkiye, Hristiyanlık tarihinin bu zengin mirasını Sümela Manastırı, Ani ve Akdamar gibi Ermeni ve Süryani cemaatlerine ait yapılarla tamamlar. Bu tarihsel ve dini varlıkların bakım ve restorasyonu devlet tarafından desteklenmekte olup Papa ile yapılan son görüşmede bu husus özellikle vurgulanmıştır.

Öte yandan, İnanç Turizmi sadece ziyaret edilen mekânlardan ibaret değildir; bazen bir yolculuğun kendisi kutsal bir deneyime dönüşür. St. Paul Yolu, yıllar önce Kate Clow tarafından planlanmış, işaretlenmiş ve bugün dünya yürüyüş literatüründe özel bir yer edinmiştir. Bu projeye büyük destek veren, yakın zamanda kaybettiğimiz Antalya’nın efsane valisi Alaattin Yüksel’i de saygıyla anmak gerekir.

Sonuç olarak, İnanç Turizmi Türkiye turizminin stratejik zenginliklerinden biridir.

Coğrafyamızın binlerce yıllık çok inançlı birikimi, doğru koruma, doğru anlatım ve doğru pazarlama yaklaşımıyla yalnızca kültür turizmine değil, inanç temelli turizm potansiyeline de büyük değer katmaktadır.