İktidar cenahından ‘‘Terörsüz Türkiye’’ sloganıyla yeni bir ‘‘açılım’’ politikası oluşturuldu. Bu politikanın ülkede refah artışı ve huzur sağlamayacağını söyleyenler sanki terörün sürmesini istiyormuş gibi hava estirilmeye çalışıldı.
Son olarak 30-40 kişilik bir terörist grubu, ideolojilerinin simgesi olduğu belirtilen bir mağarada tüfek dipçiği yaktı. Arkasından AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘‘AKP, MHP ve DEM olarak bu yolu yürümeye kararlı olduklarını’’ açıkladı.
Bu açıklama üzerine yapılan eleştirilere, sosyalistlikten geçinen bazı ünlülerinde içinde yer aldığı bir kesimden, ‘‘hazmedemeyenler DEM’li çay içsin’’ gibi zevzekçe yanıtlar, tepkiler verildi.
Ülkedeki temel sorun bana göre, demokratikleşememe ve eşitsizlik ama ‘‘Kürt sorunu’’ olarak adlandırılıyor. İşbirliğinde oldukları açıklanan partilerden AKP her dalda oynuyor. MHP, Türk milliyetçiliğinden geçiniyor. DEM güya sosyalist eksenli ama taleplerinde Kürt milliyetçiliği ağırlıkta.
Böyle bakınca da insanın aklına bazı sorular üşüşüyor. Bu sorulara özellikle ‘‘sosyalist görünümlü’’ milliyetçilerin yanıtının önemli olduğunu düşünüyorum. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’a da direkt mesaj yoluyla partilerinin özelinde sormuştum, bir cevap gelmedi. Görmemiş olabilir, muhatap almamış olabilir.
- Milliyetçilik temelinde bir yapılanma ile sosyalizmi nasıl bağdaştırıyorsunuz, böyle bir temelde sosyalizm nasıl olur? Böyle bir sistem komünizme nasıl evrilir?
- Fırsat eşitliği sunmayan, dünyaya uyumun-katılımın yolunu açmayan eğitim-ögretimde ana dilinin önemi nedir? Ana dilinde eğitim öğretim mi, yüksek nitelikli öğretmen ile yüksek donanımlı okul mu bölgesel ve küresel kurtuluşu sağlar?
- Bağımsız yargı güvencesinde temel hak ve özgürlükler korunmadan, adil gelir dağılımı sağlanmadan, aç ve açıkta kalma endişesini bertaraf eden kapsamlı sosyal güvenlik sistemi kurulmadan, kamu harcamalarına etkin denetim getirilmeden çağdaş demokrasiye nasıl ulaşılır, yoksulluk nasıl önlenir? Birlik nasıl korunur, cumhuriyeti sahiplenme bilinci nasıl oluşup gelişir?
- Harran ovasında maraba, Cudi mezrasında ve Toros yaylalarında çoban, Konya ovasında çapa amelesi, Antalya sahilinde asgari ücrete talimli turizm emekçisi, başka yerlerde inşaat işçisi Mehmetlerin ortak sorunu, adil olmayan paylaşım ve her tür fırsat eşitsizliğinden kaynaklanan yoksulluktur. Etnik kökene dayalı yapılanma ile onlar yoksulluktan kurtulabilir mi, kurtarılabilir mi?
- Etnik kökene dayalı yapılanma isteyenlerin amacı-rolü, mevcut eşitsizlik sisteminin sağladığı avantajlı hayatlarının devamı için, ortak bölen olarak bu eşitsizliği daha da derinleştirmek, alalamak (kamufle etmek) olabilir mi?
- Bazı eleştirilerde ileri sürüdüğü gibi nihai hedef etnik kökene dayalı bir federasyon ise; birer aşiret beyliğinden öteye görüntü vermeyen çevremizdeki bölgesel yönetimlerle oluşturulacak federasyon, aşiretlerin ve federasyonun egemenleri ile seçkinleri dışında bölge insanına nasıl refah getirecek?
- Gelip geçmiş ve mevcut eşitsizlik rejimleri mutlaka bir ideolojiye dayanmak ve dayanacağı ideolojiler üretmek zorundadır. Türkiye dünyada eşitsizliğin en yüksek olduğu bölgelerden birinde ve eşitsizliğin en yüksek olduğu ülkelerden biridir. DEM’in etnik propaganda ile oy aldığı yöreler de ülkemizde eşitsizliğin en yüksek olduğu yerlerdir. Bu eşitsizliğin ideolojisi olarak mı etnik kimlik ve etnik kimlikli terör örgütü üzerinden siyaset yapılıyor. Öyle değil denilecektir ama bana göre görüntü öyle.
- Dünyada insan ötesi-insan üstü insanın, astroitlerden maden-nadir element sağma-sağlama araştırmalarının ve planlarının yapıldığı; dönüşümlü mülkiyetin, bazı alanlarda (taşıt vs) ortak kullanımın, evrensel temel gelirin dolayısıyla dünya genelinde adil paylaşımın konuşulup tartışıldığı bir dönemde, etnik kökene dayalı özerklik, din, dil, milliyet temelli siyaset çağdışı kalmıyor mu?
Bu da sosyalist görünümlü etnik siyaset taraftarlarına uzmanlık sorusu:-
- Küreselleşme, neolibarelist atağın gölgesinde kaldığı için ‘‘tu kaka’’ ilan ediliyor. Kötü olan küreselleşme mi, sermaye küreselleşirken sosyal demokrasi değerlerinin ve insanların sınırlar içine sıkıştırılması mı? Bu sıkışmada-sıkıştırılmada sosyal demokratların ve sosyalistlerin beceriksizliği-ihmali-sorumluluğu yok mu?
- Küresel düzeyde ‘‘silahlara veda’’yı ulus devlet örgütlenmeleri ve ulus devlet sınırlarını sıkılaştırmak mı, temel insan haklarına bağımsız yargı güvencesi ve adil paylaşım gibi sosyal demokrasi değerlerinin küreselleştirilmesi mi sağlar?
Akıllara takıldığını düşündüğüm bir başka soru: Madem bu iş bu kadar kolaydı, bu kadar kolay el ele verip kol kola girip birlikte yürüyebiliyordunuz; şimdiye kadar niye terörü ve kanı durdurmadınız?..