Antalya Ticaret Borsası (ATB) Meclisi’nin nisan ayı toplantısındayız. Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci yönetiminde toplantı başladı. Yönetimin aylık çalışma raporu sunuldu.

Yönetim Kurulu Başkan Vekili Halil Bülbül genel durumu ana hatlarıyla özetledi.

Tarımda durum kötü. Nisan ayında yaşanan don olayı, süregelen yapısal sorunların üzerine ölümcül darbe olmuş. Halil Bülbül ‘‘Kuraklık, sel, don, hortum ve dolu gibi aşırı hava olayları her geçen yıl daha sık karşımıza çıkıyor’’ dedi ve ekledi:

‘‘Üreticilerimiz zaten ağır üretim maliyetleri altında ezilirken, yüksek sigorta primleri nedeniyle tarım sigortası yaptıramıyor. Bu nedenle afetler karşısında savunmasız kalıyorlar. Tarım sigortasını bir zorunluluk olarak görmeli ve özellikle küçük üreticiyi koruyacak, maliyet yükünü azaltacak yeni bir model geliştirmeliyiz.’’

Dünyadaki riskleri de özetleyen Bülbül, dikkate alan olursa, bir de erken uyarı yaptı:

‘‘ABD başkanının anlık kararlarıyla başlayıp derinleşen ve yaygınlaşarak uluslararası ticareti etkileyen politikalarla karşı karşıyayız… Güncel gidişat devam ettiği sürece Dünya Ticaret Örgütü, işlevsiz hale gelecektir. Vakit kaybetmeden ithalatımız için ek tedbirler almalı ve ihracatımız için radikal politikalar geliştirmeliyiz. Dünyada hâkim olmaya başlayan ‘ucuz döviz, pahalı milli para’ dönemine hazırlık yapmalıyız.’’

Halil Bülbül’ün konuşmasından sonra meslek komiteleri dinlendi. Komitelerin dile getirdikleri ortak sorun, girdilerdeki fiyat artışı, işçi sıkıntısı, finansman zorlukları oldu.

Ürün-verim durumuna gelince özetle şöyle…

-        Kurak bir dönemin ardından gelen nisan yağışları ekinlerle birlikte umutları da yeşertmiş. Mayıs ve haziranda bir afet olmazsa hububatta rekolte artacak ama yine de geçen yılın altında kalacak; açık var.

-        Plansız ve özensiz ekim kısıtlaması nedeniyle mısır açığı ithalata rağmen devam ediyor, fiyat yükseliyor. Bu da yem başta olmak üzere ekmeğe kadar yansıyan zincirleme fiyat artışına yol açıyor.

-        Pahalı yem demek, pahalı et ve süt, pahalı et ve süt ürünleri demek. Orada da denge fena bozulmuş; bir kilo süt bir kilo yem olmuş. Komite adına yapılan konuşmada şu kısır döngüye işaret edildi: ‘‘Yem pahalanıp süt yerinde sayınca, sağım hayvanları kesime gönderiliyor. Sonra süt zamlanıyor. Bu kez damızlık hayvan ithal ediliyor. Bu böyle sürüp gidiyor.’’

-        Ticaretin temel güç kaynağı para. Ortada para olacak ve dönecek ki ticaret işlesin. Yine komiteler adına yapılan konuşmalarda bu konu sık dile getirildi, ‘‘Kredi faizleri yüksek. Faizin yüksek olmasına rağmen ulaşmak, kullanmak zor. Ya ihtiyacınız olan kredi verilmiyor ya da yüksek limitiniz olsa bile kullanımınız sınırlandırılıyor’’ denildi.

Başkan Vekili Bülbül, işçi sıkıntısına çözüm olarak ‘‘tarıma özel bir sosyal güvenlik sisteminin planlanması için çalışmalar yaptıklarını, karar vericilere rapor halinde ileteceklerini’’ söyledi. Ama o sorunun çözümü de o kadar basit değil.

Türkiye’de iş kanunlarını, geneli-özeliyle sağlık ve emeklilik sigortalarını, sosyal yardımları, asgari ücrete endeksli gelir maaş sistemini kapsayan, devrim niteliğinde bir düzenleme yapılmadığı sürece o saha umutsuz vaka.

Ayak üstü sohbette, ‘‘Bazı şeylerin düzelmesi için kamudan ve tasarrufla mı işe başlamak gerekiyor?’’ dedim. ‘‘Bu soru çalışmadığımız yerden de değil, müfredatın çıkarılmış bölümden geldi’’ gibi bir cevap aldım.

Doğadakini aşan bir iklim döngüsü içindeyiz ve donduran sadece don değil galiba…