"...Görüldüğü üzere bir lokomotifin çektiği vagonların içinde neşe ve mutlulukla, güle oynaya, sallana sallana gidiyoruz. Sadece altımızda ray yok!..."
Yıllar önce genlerle oynayan İngiliz bilim insanları kafasız kurbağa üretmişlerdi.
Kurbağanın kendisi var fakat kafası yok!
Bu bilim insanları daha da ileri gitmişler aynı yöntemle kafasız insan kopyasının da mümkün olabileceğini söylemişlerdi.
Takdir edersiniz ki kafasız insan yönünden bizim hiçbir sıkıntımız olmadığı için ne üzerimize alındık ne kıskandık.
Bizim dertlerimiz farklı.
Örneğin bir partiye oy veriyorsun.
O partinin listesinden milletvekilini seçmiş oluyorsun.
Bir bakıyorsun seçtiğin arkadaş seçmediğin başka bir partiye zıplamış.
Kendine soruyorsun:
“Ben kime oy vermiştim?”
Yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların ortadan kaldırılması projesi…
Ki çok sıcak gelir insana, mutlu kılar, özgüveni yükseltir, destekliyorsun.
Bir de ne göresin bugünkü geldiğimiz noktadasın.
Belediye başkanı seçiyorsun, milyonlarca oy akıtıyorsun, ortada dımdızlak kalıyorsun. Çünkü adamını sabahın köründe alıp götürmüşler.
“Bizim hedefimiz Avrupa Birliği’dir, batılı değerlerdir, insan haklarıdır, özgürlüklerdir.” diyerek işaret fişeğini ateşleyenlerin umutla peşinden koşuyorsun.
Hoop birden Orta Doğu’dasın!!!
Adamlar ‘din kardeşliği’ adı altında parlamentoya dört milletvekili sokuşturuyor.
Cesaretle hareket edip koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oymaya çalışıyor.
Sosyal medyada doğru ya da yanlış kendini ifade etmek istiyorsun, kapı zilin çalınabiliyor, ding dong!
Aslında teknolojik açıdan iyi bir gelişme.
Eskiden, askeri dönemde kısık sesle demokrasi isteyenler olurdu ara sıra, “arkadaşın adını alın” denilirdi.
En azından şimdi rezil rüsva etmiyorlar.
Neşe ve zevk dorukta…
“Açız” diyorsun.
Adam kahkahayı basıyor.
Kurbanını hamuduyla götürmüş bir timsahın gözyaşları aklına geliyor.
Taşradan mebus seçilip gelenlere iki yılda sanki büyük ikramiye isabet etmiş gibi yüksek maaşlı emeklilik hakkı tanıyorsun. Ölünceye kadar.
Adam bu ülkeye emeğiyle katkı vermiş, alnında yılların derin izleri var.
Seçtiğin adam koşarken sen sürün babam sürün!
600 kişilik parlamentoda kaç kişi var halkın derin sorunlarının peşinden yüreklice koşabilecek babayiğit?
Saysan bir elin parmaklarını geçmez.
Hatta kürsüye çıkıp konuşma yapmayanlar bile vardır, bilmiyorum.
Geçmişte ilk oturumda yemin için kürsüye çıkan bir milletvekili son konuşmasını ise seçim kararı alındığı gün yerinden söz alarak tek cümlelik bir ifade ile şöyle noktalamıştı:
“Meclis çok havasız sayın başkanım…”
Peki eğitim ne oluyor?
Üniversiteler dünya sıralamalarının altında, olsun mühim değil.
Öğrenciler, öğretmenler, veliler mutluluk patlaması yaşıyor.
Çoğu imam hatipli ‘719 orta okul öğrencisi tam puan yapıp güzel liselerde okuma hakkı kazandı’ diye sevinçten çığlık atıyor tüm ülke.
Zekada patlama anlamına gelecek mutlu edici açıklamalarla bu büyük başarı (!) pekiştiriliyor.
Ohhh diyorsun kafanda deli sorulara hiç gerek yok.
Hemen keyiften dört köşe oluyorsun.
Esas konu tabi yoksulluğa yol açan ve zenginleri daha da zengin hale getiren, başta emekliler olmak üzere tüm emekçi kesimleri kubura iten ekonomik tablonun kalıcı bir şablon halinde menüye eklenmesi.
O zaman da diyorlar ki:
“Çok çalışıp zenginleşeceğiz.”
Görüldüğü üzere bir lokomotifin çektiği vagonların içinde neşe ve mutlulukla, güle oynaya, sallana sallana gidiyoruz.
Sadece altımızda ray yok!