Türkiye’de ekonomik sıkıntılar, toplumsal belirsizlikler ve otoriter yönetim gibi faktörler insanların ruhsal sağlığını etkiliyor. Psikiyatri Profesörü Taha Karaman ile haleti ruhiyemizi, toplumsal ve bireysel etkilerini konuştuk.

Türkiye toplumuna travmatize olmuş bir toplum tanısı konabilir mi?


"Şu anki haberleri artık benim gördüğüm çoğu hastam izlemiyor. Çünkü haberleri izleyince ya sınırlanıyor ya üzülüyor. Gerçekten çok insanlığı zor durumda bırakan haberler, konular var. Böyle bir ortamda ruhsal olarak insanın dengesini sağlam tutması kolay değil.

Türkiye uzun zamandır ağır bir ekonomik buhran içinde. Yoksulluk içinde bir toplumda bireyin psikolojisi nasıl etkilenir?

Bence yoksulluk çok önemli ama her şeyden önce şu anda yapabileceğimiz ve imkanımız olan şey, çocukların beslenmesini en azından okullarda sağlamaktır.Bir kere aç gelen bir insan, çocuk gerçekten çok sıkıntı çeker. Tüm ilgisi ve dikkati okuldan da kopabilir, kendi bedenine dönebilir. En azından aç olan insan, bir takım zihinsel işlevlerde güçlük çekmeye başlar. Çocuklara iyi beslenme imkanını sağlamak gerçekten çok önemli. Geleceğimizi düşünüyorsak bunu yapmak zorundayız.

Yoksulluk deyince insanlar bir noktadan sonra her şeye katlanmak zorunda kalıyor; kendilerini ortaya koyamıyor, istediklerini yapamıyorlar. Bu bir tür travmadır. Belki sessiz kalabiliyorlar, belki aktif bir hastalık göstermiyorlar ama sürekli kronik bir depresyon gibi bir durum oluşuyor. Amerikan sisteminde buna distimi (Distimi, bireyin uzun süreler üzüntü, içe kapanıklık, melankoli, aşırı bilinç, sevinçten yoksunluk ve kişisel yetersizlikten dolayı endişe durumlarını hayatında alışkanlık haline getirmesi sürecine verilen, kronik depresyon durumu) tanısı verilir. Bizde de insanlar doğal olarak distimik bir tavır sergiliyor. Alıştıktan sonra artık bunu hastalık olarak görmeyebiliyorlar. Günlük yaşamını bozmayan durumlarda insanlar bununla yaşamayı öğreniyorlar.

Uzun süre otoriter rejimde yaşayan bir toplumda insan psikolojisi nasıl etkilenir?


İnsanın kendi ifade etme araçlarını ortaya koyması gerekiyor. Ama yasaklı ya da sınırlı bir ortamda, insanlar kendilerini tam olarak ifade edemiyor, Özgürce konuşabilmesi, rahat konuşabilmesi gerekiyor, kendini ortaya koymada kaygı duymaması gerekiyor. Bu imkanlar sınırlanınca yaratıcılık ikinci plana kalıyor ve zamanla gerileme başlıyor. Özgür olduğunda insan daha yaratıcı oluyor; özgür değilse yaratıcı olma kapasitesi sınırlı kalıyor.

Peki bu ortamda birey psikolojisini nasıl koruyacak? Toplum düzelmeden birey düzelir mi?

Toplumsal sorunlar bireyin genetik mirasının , aile yaşantısının oluşturduğu yatkınlığa bağlı olarak bireyi daha fazla etkileyebilir. Toplumsal sorunlarla yaşamak kişiyi daha fazla etkileyebilir veya bazen daha az etkileyebilir, bu bireyin birikimi ve enerjisi ile ilgili. Sosyal ve bireysel durumları ayırmak gerekir; birbirini etkiliyorlar, ama toplumsal değişimi bireyden yola çıkarak yapmak mümkün değil.

Ekonomik koşullar bizi zor durumda bırakabilir, ama bu hırsızlık yapacak, onursuz olmamızı gerektirmez, bunu meşrulaştırmaz. Nasıl geçmişte annem bana böyle davrandı, babam bana bunu yaptı, ben de ondan böyle oldum diyor ama etkilense, etkilemiş olsa bile kişi kendinden sorumludur. Suçu, sorumluluğu başkasına atamaz. İnsanlar etkilenebilir, ama sorumluluklarımızdan kaçamayız. Toplumsal etkiler önemli, ama birey olarak kendimizi korumakla yükümlüyüz. Toplum ne kadar yüzde yüz sorumlu bile olsa, toplum kötü durumda diye biz de mi kötü olmamız lazım? Yani bir anlamda toplumsal olaylar, toplumsal sorunlar toplumsal olarak çözülür. Bireysel olarak bunu çözme şansımız yok ama biz birey olarak kendimizi korumakla hükümlüyüz. Yani bu işe girmiş birbirini etkilen şeyler. Yani toplumu birey olarak düzeltemeyiz, her şeyi toplumsal deyip de kendimizi haklı kılamayız.

Psikolojik sorunlarda hap kullanımının yaygınlaşmasının nedenleri nelerdir? Zorluklarda sıkıntılarla karşılaşıldığında konforlu bir seçim mi, bir acelecilik mi yoksa zorunluluk mu?

Sağlık turizmine sıkı kurallar
Sağlık turizmine sıkı kurallar
İçeriği Görüntüle

Sıkıntıyla bizi yaşamaya götürüyor, alamıyor. Sıkıntıya rağmen ayakta durmak için çabal göstermediği zaman, tabii ki hastanın kendisi bir kere sağdan soldan duyduğu ilaçları almaya başlıyor. Yeni çıkan ilaçlara psikiyatristler muhafazakar yaklaşır, hemen yazmaz. Benim yazmadığım ilacı cerrah yazmış oluyor. Bazen insanlar kısa yoldan, duyduğu bir ilacı almaya başlıyor. Oysa ilaç ancak gerçekten gerekli olduğunda ve doğru tanı konduğunda verilmelidir.

Anksiyete normalde motivasyon kaynağıdır, ama yaşam fonksiyonlarını bozuyorsa, o zaman müdahale gerekir. Organik bir temeli varsa, önce onu değerlendirmek gerekir. Depresyon gibi durumlarda da tedavi ve gerekirse psikoterapi devreye girmelidir. Psikoterapi, baş etme yollarını geliştirmeye yardımcı olur.

Büyük hastanelerde sınırlamalar ve sağlık hizmetinin ticari bir meta haline gelmesi de sorun yaratıyor. İnsanlar sosyal medyadaki reklamlar ve fırsatlar nedeniyle yanlış yönlenebiliyor. Burada önemli olan sınırlamaları azaltmak ve sağlık hizmetinin niteliğini korumak. Hastalıkta anksiyete var diye, ki anksiyete deyince onu gösterilen bir kısmı da mesela çarpıntıdır. Her çarpıntı olanı aksedersek bu olmaz. Çünkü kalp sorunları, hipertroid gibi bir takım durumlarda da çarpıntı olur.Yani bir anlamda her çarpıntı anksiyete anlamına gelmeyebilir. Anksiyetlerinin organik bir temeli olup olmadığını saptadıktan sonra psikiyatrik tedaviye geçmemiz gerekir. Bir anlamda burada ilaç o zaman gerekir, psikiyatrik tanı koyduğumuz zaman. Ancak bir depresyon yaşadığı kişi tedavi aldı, ilaç derdi olur genellikle.Ama tekrarlayan depresyonlar ya da başarılı edilmediği koşullarda psikoterapiler devreye girmeli. Psikoterapilerle baş etmeye ve dayanıklılığı artırmaya yardımcı oluyor.

Ruhsal hastalıklarda biraz daha ayrıntılı görüşme yapmak gerekir.Eğer bu sınırlandırıldıysa, büyük hastanelerde, şehir hastanelerinde sınırlamalar varsa, doğal olarak kısa sürede yanlış uygulamalar olabilir. Önemli olan sınırlamayı azaltmak ve sağlığın ticari bir meta haline gelmesini engellemek gerekiyor. Bunu sağlayamadığınızda sosyal medyadaki reklamlar çok bol ve sonuçta zarar gören halk oluyor

Muhabir: Ece Güneş