Türkiye’nin turizm politikası son 25 yılda büyük ölçüde yatak kapasitesi artırımı üzerinden şekillendi. 2 milyona dayanan toplam yatak kapasitesiyle Türkiye bugün Akdeniz’in en büyük arz sahiplerinden biri. Ancak büyümenin temel dayanağı olan arz genişlemesi, artık yapısal sorunlara yol açmaya başladı.
Verilere göre, 25 yıl önce yılda yaklaşık 50-55 milyon geceleme yapılırken doluluk oranları %45-50 seviyesindeydi. Bugün geceleme sayısı 215-220 milyona ulaştı ama doluluk %50-51 seviyelerinde kaldı. Yani kapasite artışı, doluluğa aynı oranda yansımadı. Her yıl yaklaşık 7-8 milyon geceleme karşılanamayan kapasite olarak rafta kalıyor.
Arz Şişmesi Asıl 5 Yıldızlılarda
Türkiye'nin yatak arzındaki dengesizlik en çok 5 yıldızlı otellerde göze çarpıyor. Türkiye’de bir 5 yıldızlı otelin ortalama yatak kapasitesi 656’ya çıkmış durumda. Rakip destinasyonlarda bu sayı genellikle 250-275 aralığında. Bu yüksek ölçek, fiyat rekabetini körüklüyor, sezonu kısaltıyor ve kâr marjlarını eritiyor.
Doğayı da Arza Katıyoruz: Sahiller ve Ormanlar Turizme Tahsis Ediliyor
Arz genişlemesi yalnızca otellerle sınırlı kalmadı. Son yıllarda sahil şeritleri, orman alanları ve doğal kaynaklar da turizm tahsisleriyle yatak kapasitesine ekleniyor. Plansız tahsisler, hem doğal dengeyi zorluyor hem de arz şişmesini kalıcı hale getiriyor. Mevcut tahsis politikaları bu döngüyü hızlandırırken, sektörün sürdürülebilirliğini uzun vadede tehdit ediyor.
Aynı Tuzağa Rakipler de Girmeye Başladı
Türkiye’nin arz fazlası modeli şimdi İspanya ve Yunanistan gibi rakip destinasyonlarda da konuşulmaya başlandı. Ancak bu durum Türkiye açısından yeni bir risk doğuruyor. Türkiye’nin dev ölçekli tesisleriyle çektiği turist kitlesi, alternatif ülkelere kayabilir.
Ekonomistlerden Uyarı: Arzı Artırmak Büyüme Değildir
Ekonomi çevreleri, Türkiye’nin turizm modelinin artık nitelikli büyümeye dönmesi gerektiğini vurguluyor. Arzı sürekli büyütmek yerine, talebi yönetmek, sezonu uzatmak, çeşitlendirmek ve kaliteli hizmet üretmek çözüm olarak öne çıkıyor. Mevcut gidişatın devamı halinde hem finansal hem çevresel bir darboğaz kaçınılmaz görünüyor.