‘‘Antalya yönetilemiyor’’ diyeceğim, merkezi yönetimin kolu ve eli olan valisinden, yerel ahalinin iradesi olan belediye başkanlarına, il yöneticileri alınacak.

Olumsuzluklara odaklanmış olan yurttaşlarımız ‘‘Neremiz doğru ki’’ ya da ‘‘Memleketin neresi iyi yönetiliyor ki, Antalya iyi yönetiliyor olsun’’ sözleriyle tepki verecek.

Nitelikli yönetimsizlikten beslenenler, ‘‘cennet gibi memleket, daha ne istiyorsun’’ deyip muhtemelen aleyhimde saydıracak.

Duruma şöyle kabaca bir göz atalım, haksızlık varsa özür dilemeye hazırım.

Kıyılara bakıyorsun, Aşık Mahsuni’nin ‘‘Parsel parsel eylemişler vatanı’’ dizesinin somutlaşmış görüntüsü. Pek çok kıyı ve kumsal, turizm yatırımı-atılımı adıyla otellere altın tepside sunulmuş. Geri kalanlar, ahalinin yararına koruması gereken valilik ve belediye kanalıyla hokus pokus yapılıyor. Sihirbazın silindir şapkasında kaybolup seyirci rolündeki yardımcının cebinde çıkan pingpong topuna dönüyor.

Antalya Valiliği bünyesindeki Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB), Agules Yatırım İnşaat Turizm A.Ş (AYDAŞ) marifetiyle bir işler çevriliyor. İlk açıklamalara göre halkın yararına olan işler, nedense halkı dişliyor, dışlıyor.

Antalya’nın kalbindeki Mermerli Plajı, en somut örneklerden biri. Bu plajı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Antalya Valiliği’ne tahsis etti. Vali plajın yeniden düzenlenmesi ve onarımlar için 80 milyon lira harcandığını açıklayıp yeni yüzüyle ‘‘herkese hitap edeceğini’’ söyledi. Ortaya çıktı ki İran uyruklu iki kardeşe kiralanmış, giriş ücreti bin (1000) liradan hizmete açılmış.

‘‘Hop ya, ne oluyoruz’’ türünden tepkiler üzerine, valilik ahaliye kıyak olsun diye işletmecilerle görüşüp giriş ücretini kişi başı 500 liraya indirtmiş.

Dün de buranın ‘‘tadilat’’ gerekçesiyle kapatıldığı açıklandı.

Yaşayın, var olmayın!

Bir de Manavgat, Finike kumsalları var…

Denizin içine kadar ip çekilip bölünen Halk Plajı başta olmak üzere Lara sahili bir başka yara…

Toplumdan kopuk yaşayan biri değilim. Şehri cadde cadde, sokak sokak gezerim. Uygun yerlere bisikletle, bisiklet için uygun olmayan yerlere otobüsle gidip gelirim. Semt pazarlarını tezgah tezgah dolaşıp incelerim.

Kaldırım işgali gırla. Cadde ve sokaklarda trafik yönüne göre birer şerit otoparka dönüşmüş. Toplu taşıma aracı olan otobüslerin işlediği yollarda yan yana durmuş iki araç bile görebiliyorsunuz.

Yayalaştırılmış sokak ve caddelerde mağaza sergileri yayıldıkça yayılıyor.

Merak ettim; bu kentin valisi ve büyükşehir belediye başkanı ya da yetkilendirdikleri birileri hiç değilse merkezde şöyle bir turlayıp olumsuzlukları gözlemlemiyor mu?

Yönetimlerin birincil görevi kenti yönetmek değil, rantı kovalamak oldu da yurttaş olarak bizim mi haberimiz yok.

Çok bir şey yapılmasına gerekmiyor. İşgaller önlenecek, kumsallar, kaldırımlar, yollar açılıverecek…

[email protected]