TBMM’de “Süper Yetki Yasası” olarak kamuoyuna yansıyan ve orman, mera, zeytinlik alanlarını madencilik faaliyetlerine açan yasa teklifinin komisyonda kabul edilmesi, doğa bilimcilerden sert tepkiler aldı.


9–20 Haziran tarihleri arasında TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda yaklaşık 26 saat süren görüşmelerde, muhalefetin itirazlarına rağmen teklif değişiklik yapılmadan kabul edildi. Özellikle 11. madde dikkat çekiyor: Bu madde, zeytinliklerde madencilik yapılmasını ve zeytin ağaçlarının taşınmasını “kamu yararı” gerekçesiyle mümkün kılıyor. Ağaçlar taşınamazsa, “eşdeğer” alan tahsisi öngörülüyor.

“Zeytinlik bahçe değil, ekosistemdir”


Yasa görüşmelerinde, Ankara Üniversitesi’nden Bahçe Bitkileri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mücahit Taha Özkaya “uzman danışman” sıfatıyla komisyonda dinlenerek zeytin ağaçlarının uygun yöntemlerle taşınabileceğini savundu. Ancak komisyonda görüşüne başvurulmayan Orman Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ali Kavgacı bu yaklaşımı bilimsel gerçeklerden uzak ve yanıltıcı buluyor.

“Tartışmayı doğru zemine çekmek gerekiyor. Ağaç taşımayı konuşmak, açık ocak madenciliğinin doğa ve peyzaj üzerindeki yıkıcı etkisini perdelemektir. Zeytinlikler sadece ağaçlardan oluşmaz; çalısı, mikrokliması, toprağı, kayası, hayvanı, mikroorganizması olan bir ekosistemdir. Bir ekosistemi taşıyamazsınız.”

“Zeytin kökü kayada, bu teknik olarak mümkün değil”


Zeytinliklerin çoğunlukla anakaya üzerinde, çatlaklı ve sığ toprakta yetiştiğini belirten Kavgacı, bu nedenle taşınmalarının teknik olarak da mümkün olmadığını vurguluyor:

“Zeytin ağaçlarının kökleri kaya çatlaklarına uzanır. Bu koşullarda o ağacı söküp başka bir yere dikmek, sadece kütüğü taşımak anlamına gelir. Taşınsa bile yaşaması garanti değil. Sürgün vermesini beklemeniz gerekir, o da yıllar alır. Zeytini götürdüğünüz yer onun doğal ortamı değilse zaten yetişmezdi. Bu, yalnızca ağacı değil, ona eşlik eden tüm canlılığı yok etmektir.”

“Ormanlar tarım için stratejik önemdedir”


Zeytinliklerin yanı sıra yasa ormanları da tehdit ediyor. Prof. Dr. Kavgacı, açık ocak madenciliğinin sadece üst toprağı değil, tarımı da yok ettiğini söylüyor:

“Ormanlar su kaynaklarının garantörüdür. Yukarı havzalarda orman yoksa, aşağıda tarım da yoktur. Toprak kaybı, sel riski artar. Tarım alanları verimsizleşir. Bu doğrudan gıda güvenliğini etkiler. Stratejik dediğimiz şey tam olarak budur: Toprak ve orman şu anda en kritik doğal varlıklarımızdır.”

“Yangından sonra orman geri gelir, madenden sonra gelmez”


Kavgacı’ya göre, orman yangınları sonrası alanlar zaman içinde kendini yenileyebilirken, madencilikle tahsis edilen araziler tamamen orman dışına çıkarılıyor ve geri kazanılamıyor:

“Türkiye’de ormanları kaybetmemizin asıl sebebi yangınlar değil; turizm, enerji ve maden için verilen tahsislerdir. Yangından sonra ağaçlandırma mümkündür. Ama tahsisle verilen alan geri dönemez. Orman rejiminin dışına çıkar. Bu, orman yangınından daha büyük bir felakettir.”

Muhabir: Ece Güneş