Seçimle ilgili haberleri bir yana bırakırsak geçen haftanın en çok konuşulan olaylarından biri, Merkez Bankası’nın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek üzerinden hükümete gönderdiği ‘‘açık mektup’’ oldu.

‘‘Mektup yazdım acele/ Al eline hecele/ Mektup benim vekilim/ Al koynuna gecele’’ havası estirse de…

Aslında bu mektup gönderme işi sıradan bir olay, Merkez Bankası’na kanunla  verilmiş bir görevin yerine getirilmesinden ibaret.

Merkez Bankası Kanunu’nun ‘‘Bankanın Hükümetle olan münasebetleri ve bununla ilgili görevler’’ başlıklı üçüncü bölümünde yer alan 42’nci maddenin son bendinde bu görev şöyle belirtiliyor:

‘‘Banka, para politikası hedefleri ve uygulamalarına ilişkin dönemsel raporlar hazırlar ve kamuoyuna duyurur. Raporların hangi dönemler itibarıyla hazırlanacağı, kapsamı ve açıklanma usulü Bankaca belirlenir. Banka, belirlenen hedeflere ilan edilen sürelerde ulaşılamaması ya da ulaşılamama olasılığının ortaya çıkması halinde, nedenlerini ve alınması gereken önlemleri hükümete yazılı olarak bildirir ve kamuoyuna açıklar.’’

Şöyle bir baktım. Bu görevlendirmenin gereği olarak, geçmişte de yılda birkaç kere hükümetlere böyle mektuplar gönderilmiş. Fakat hiçbiri bu düzeyde tartışılmamış.

Bu mektubun özelliği ne de bu kadar öne çıktı-çıkarıldı? Kimlere ‘‘al eline hecele’’ denildi?

Bunun birkaç nedeni var:

Mektupta ‘‘asgari ücretin yılda bir kez öngörülen dezenflasyon politikasının tesis edilmesi açısından kritik önem taşıdığını’’ belirtiliyor. Zaten açlık sınırının altında yaşayan asgari ücretli ile emekliye ‘‘kemerinizde yeni delikler açtırın, biraz daha sıkacağız’’ deniliyor.

Bu yönüyle üzerinde çok konuşulacağı tahmin ediliyor olmalı ki beklenen oluyor.

Böylece iktidarın seçim yenilgisi; yükseğinden küçüğüne seçim kurullarının iktidar yanlısı tartışmalı kararları; seçimi kaybeden bazı AKP’li belediye başkanlarının son anda ihaleler vermesi, eleman alıp çıkarması, hatta meydanlarda verilen iftar yemeğini kaldırması gölgeleniyor.

Bu tartışmalarla bir yandan kamuoyu kemer sıkma kararlarına hazırlanırken, diğer yandan ‘‘Merkez Bankası bağımsız’’ mesajı veriliyor. Güya banka öneride bulunmuş, cumhurbaşkanının başkanlığındaki hükümet öneriye uymuş oluyor.

Sanki daha önce sınıf nöbetçisi değiştirir gibi Merkez Bankası başkanı değiştirilmemiş, ‘‘ekonominin başı benim’’ denilerek kararlarına karşı çıkılmamış da konu asgari ücret ve emekliye zam olunca, kurumlar hadlerini bilerek yerli yerine oturuveriyor.

Buna asgari ücretlilerle emeklileri cevabı, Ardahan manisiyle 2028’e randevu ve gönderme olabilir:

‘‘Yük üstünde durayım,
Seni kimden sorayım,
Boş mektubu ne edem,
Gel yüzünü göreyim...’’