Özel: Savaş ilanı kabul ediyorum
Özel: Savaş ilanı kabul ediyorum
İçeriği Görüntüle

Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nı halkın seçtiği sisteme 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan ve yüzde 67 katılımla gerçekleşen referandumda yüzde 68. 95 oy çıkması ile geçilmişti.

"Cumhurbaşkanını yine hallk seçer ama güçler dağılımı gerçekleşir"

Muhalefet partileri parlamenter rejime tekrar dönülsün söylemini dile getiriyor. Halk, cumhurbaşkanını kendi seçme yetkisini geri parlamentoya iade eder mi sorusuna “Cumhurbaşkanını yine halk seçebilir ama güçler dağılımı gerçekleşir. Bugünkü yetkilerle totatiler bir ülkeye dönüşüyor. 2025’te değil, Osmanlı’da 1876’daki Anayasa’da bile yoktu. Halk seçsin ama yetkileri, diğer organların güçleri, dengeler ve denetim araçlarının işler hale getirilmesi ile burada ortaya çıkan sorun ortadan kaldırılabilir. Bunun anahtarı da Cumhurbaşkanının partili olmamasından geçer. Zaten partili değil miydi deniyor, biz cumhurbaşkanı seçinde bir iğne yapalım, her şeyi unutsun demiyoruz. Ama o partinin başkanı olup onun adına da konuşma diyoruz. İmamoğlu dahi Cumhurbaşkanı olsa bu yetkilerle olmamalı. Ak Parti adına konuşuyor, partiyi eleştiriyorsunuz, Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılanıyorsunuz”

Referandumların kutuplaştırıcı etkisi

Süheyl Batum referandum sonuçlarının yarı yarıya çıkması durumunda toplumun ikiye bölünme riski, ne kazananın ne kaybedenin olduğu gibi bir durum ortaya çıkması halinde meşruiyet krizi doğup doğmayacağı tartışmalarına ise doktora tezini referandum üzerine olduğunu hatırlatarak “Ben referanduma inanırdım. Referandumlar bazı ülkelerde sistemi, rejimi otoriterleştirerek, totaliterleştirmek üzere kullanıldığını savunanlar vardı. Ben derdim ki, Türkiye seçim yapma yeteneğine ve gücüne sahip ve bunları düzenleyebilir derdim ama düşündüğüm maalesef tam tersine gitti. Biz 2002 ve özellikle 2007’den itibaren ne böyle seçim yapabildik, ne böyle referandum yapabildik. Hepsinde iktidarın ezici baskısı ile kamuoyunu etkisi altına aldığını gördük, medya gücüyle. Anayasanın yapılma süreci önemli. Basit bir şey var. Bir ülkede farklı tabakalar, sınıflar, gruplar, çıkar grupları, odak grupları var. Anayasa’yı yapan kurulda sen yüzde 1 temsil ediliyorsun, senin sayın az demeden katarak, kimseyi devre dışı bırakmadan 3 temel hakkını masaya getirmesini isteyeceksin. Bir de bunlar nasıl güvence altına alacak mekanizma önerini getir dersin. Bu şekilde yapılırsa uzlaşı olur. Biz gladyatör savaşı haline getirirsen kutuplaşma olmaz. Karşı görüştekileri, terörist, vatan haini, hesabını soracağız diye baskılamayan bir ortamda olursa , ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğünün yaşandığı, katılımcı ve demokratik bir süreç içinde olursa referandum sonuç yüzde 50, yüzde 50 bile çıksa kimse kazanan da mağlup da olmaz, kutuplaşma da olmaz, olgunlukla kabul edilir” yanıtını verdi.

Editör: Ece Güneş