Genç bir muhabirken Blefarit denilen bir sorundan muzdariptim. Alerjik bir göz sorunu. Daha doğrusu kirpik dibi iltihabı. Nasıl bir kaşıntı, kaşıntı sonrası nasıl bir sızı. Kirpik diplerim kıpkırmızı, kirpiklerim kaşımaktan dökülmüş durumda. Sağlık muhabiriyim ve sık sık sağlık kurumlarına gidiyorum. Sağ olsunlar bir sürü doktor tanıdık var. Benden bıkmış durumdalar.
-Yaa hocam bu sorun beni çok rahatsız ediyor. Derdime bir çare...
-Alerjik bir sorun, diyorlar ve elbirliği yapmışçasına hepsi bir göz merhemi verip beni başından postalıyor. Verdikleri merhemlerden biri enfeksiyon için. Diğeri de kortizon içeriyor. Kortizonun ne kadar zararlı olduğunu biliyorum. Yine de kullanıyorum ama sorunum bitmiyor.
Kaşıntıdan gözlerim kan çanağı gibi. Işığa çıkamıyorum çünkü fotofobi (ışığa duyarlılık) gelişmiş durumda. Röportaja gidiyorum, "Neyiniz var? Çok üzgün görünüyorsunuz," diyorlar.
Yıl 1988, Orbis adlı yüzen göz hastanesi İstanbul'a geldi. O tarihte Sovyetler Birliği henüz dağılmamış ve Dünya'daki 2 süper güçten biri. Doğal olarak haber ve röportaj görevi bana verildi. Ruslar valla öyle bir yüzen hastane yapmışlar ki, içinde yok yok. Gittiği ülkelerde görmeyenlerin umudu olmuş. Bizde de önünde kuyruk oluşmuş durumda.
Neyse Orbis'e foto muhabiri arkadaşım Tarık'la gittik. Bizi sağ olsunlar güler yüzle karşıladılar. Rusça konuşup bilgi veriyorlar. Bir görevli de söylenenlerin çevirisini yapıyor.
Röportaj bitti, ama doktorlardan biri benim gözlerime bakıyor. Rehbere dönüp gözlerimi işaret ederek bir şeyler söyledi-
Ne oluyor, diye sorunca rehber gözlerimi tedavi etmek istediklerini söyledi. Sevindim ama bir yandan da endişeliyim.
Nasıl olmayayım. Ülkemin en ünlü doktorlarının çözemediği sorunu elin “Komünist Rus'u” mu çözecek. Neyse denize düşen Orbis'e sarılır, deyip elimle tamam işareti yaptım. Doktor olan kadın bir aletle gelip kalan birkaç kirpiğimi yolmaya başlamasın mı?
Kirpiklerimi bir kaba koyup bana bekle işareti yaparak gitti. Aradan 15 dakika geçti ve doktor geldi. Yanında rehber, elinde bir kutu içinde minik damlalar var. Bu damlalardan sabah-akşam damlatırsam gözlerimin iyileşeceğini söylemiş Rus doktor. Meğer kirpiklerimi laboratuvarda hemen inceleyip gözüm için uygun ilacı hazırlamışlar hem de 15 dakikada.
Denileni yaptım, 1 hafta sonra kaşıntı geçti, kirpik diplerim normale döndü. En güzeli de kirpiklerime yeniden kavuştum. O zamandan beri de öyle bir sorunum olmadı.
Hemen hepimizim yukarıdakine benzer bir öyküsü mutlaka vardır. Doğru teşhise mazhar oluncaya kadar hastane kapılarında sürünüp derdine derman arayanlar, Göz kararı teşhislerle torbalar dolusu ilaç kullanıp, yine de onulmayanlar….
Bu köşede 40 yıllık sağlık muhabirliği deneyimlerimden örnekler vererek, doğru teşhise ulaşabilmek için hastalara karınca kararınca rehber olmak, sorunun doktor döverek değil bilinçli tercihlerle ve taleplerle bir nebze de olsa aşılabileceğine değinmek istiyorum.
Yaşadığım örnek olayda, sorunumun nedeni değil, sonucuna yönelik tedavide ısrar eden doktor mu, benim alerji uzmanı yerine göz doktoruna ayaküstü derdimi anlatmam mı, hastayı yalnızca kazanç kapısı olarak gören sistem mi? yoksa dünyada ve ülkemizde “Hastalık yok, hasta vardır” anlayışının rafa kaldırılması mıdır?
Sizlerden de yaşadığınız teşhis karmaşasıyla ilgili e postalar bekliyorum. Belki iyileşmeniz yolunda bir nebze de olsa katkım olur.
[email protected] yazışma adresim. Doğru teşhise ulaşıncaya kadar yaşadıklarınızı, hala teşhis konulamayan sorunlarınızı anlatın. Bu örnekler okuyanlara yol gösterirse ya da iyileşmeniz için katkım olursa ne mutlu bana