TEMA Vakfı, Erzincan İliç’teki altın madeninde meydana gelen çevre felaketinin sebep olduğu tahribatı ve olası tehlikeleri Giresun Şebinkarahisar’da yaşanan çevre faciası örneği üzerinden anlattı.
18 Kasım 2021 tarihinde, Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi, Yedikardeş köyü yakınlarında faaliyet gösteren kurşun, çinko, bakır ocağına ait tesisin maden atıklarının depolandığı atık barajı duvarında çökme yaşanmış, binlerce ton ağır metal içerikli kimyasal atık önce Darabul Deresi’ne ardından da Kelkit Vadisi’ne yayılarak Kılıçkaya Barajı’na ulaşmıştı.
TEMA Vakfı, felaketin hemen ardından 22 Kasım 2021’de çevre felaketinin yaşandığı bölgede 3’ü kontrol numunesi olmak üzere toplam 9 noktadan örnek alarak incelemelerde bulunmuştu.
Kimyasal kirlilik devam ediyor
Çevre felaketinin ardından, atık barajından çevredeki tarlalara ve su yataklarına akan kimyasal atığın kaldırılması için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (ÇŞİDB) tarafından çalışma yapılmıştı. Bakanlığın çalışmasından 9 ay sonra 30 Ağustos 2022’de TEMA Vakfı aynı noktalardan ikinci numuneleri almış ve analiz ettirmişti.
Vakfın raporlarla da ortaya koyduğu çalışma; Şebinkarahisar maden felaketi sonrasında Bakanlıkça yapılan çalışmalara rağmen doğal varlıklar üzerindeki kirliliğin sınır değerlerin altına indirilemediğini gösterdi. Numuneler üzerinde yapılan laboratuvar analizleri sonucunda; felaketin üzerinden 9 ay geçmiş olmasına rağmen ağır metallerin, ağırlıklı olarak limitlerin çok üzerinde olduğu tespit edildi.
Bölgedeki ağır metal kirliliği ‘yüksek kanser riski’ oluşturuyor
Analiz sonuçlarını değerlendiren TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Bu sonuçlar; doğanın, zehirli kimyasallar ile kirlendiğini ve halen ekosistemdeki tüm canlıları tehdit edecek düzeyde zehirli atık bulunduğunu, yetişkinler için ‘dikkat çekici’, çocuklar için ise ‘yüksek kanser riski’ oluştuğunu göstermektedir. Üstelik çalışmayı yürüten uzmanlar bölgedeki kirliliğin ve kanser riskinin uzun yıllar boyunca devam edecek düzeyde olduğunu belirtiyor. Şebinkarahisar vakası İliç’te de aynı süreçlerin yaşanacağını, ekosistem ve halk sağlığı üzerindeki tehdidin uzun süre devam edeceğini göstermektedir” dedi.
“Gerekli düzenlemeler yapılmazsa İliç’te yaşanan felaket son olmayacak”
Ataç, atılması gereken adımları; “Başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıkları, tarım, içme ve kullanma suyu havzalarını, yerleşim alanlarını madencilik faaliyetlerinden koruyacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Çevre mevzuatı yeniden düzenlenerek özellikle IV. Grup Madencilik faaliyetleri için geçerli olan ÇED Gerekli Değildir hükümleri mevzuattan kaldırılmalıdır. ÇED mevzuatı yürürlüğe girmeden önce kurulması sebebiyle ÇED süreçlerinden muaf olan maden işletmeleri için bu istisnai hak kaldırılmalıdır. Madencilik faaliyetlerine yönelik denetim, izleme-değerlendirme çalışmalarının sıklığı artırılmalı ve kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır. Ayrıca mevcut tesislerde iş sağlığı ve güvenliği denetimleri artırılmalı, işçilerin yaşam hakkı korunmalıdır. ÇŞİDB denetim ve izin süreçlerinin etkin işletilebilmesi için yeterli sayıda ve uzmanlıkta personel istihdam etmelidir. Ayrıca Bakanlığın yönetim kadroları şehirciliği değil öncelikle çevreyi esas alacak uzmanlık alanlarından oluşturulmalıdır ” şeklinde özetledi.
Ataç sözlerini, “Madene Kapalı Alanlar Yasası Meclis’ten geçirilerek ivedilikle yürürlüğe konulmalıdır. Ne yazık ki gerekli yasal düzenlemeler yapılmazsa liç yöntemiyle çalışan madenlerdeki felaketlerin ardı arkası kesilmeyecektir” diyerek noktaladı.