20 Mart’ta depreme dayanıklı olmadığı ve kapasitesinin yetersiz kaldığı gerekçesiyle yıkılıp, herhangi bir yarışmaya düzenlemeye gerek görülmeksizin doğrudan Kültür ve Turizm Bakanlı Mehmet Nuri Ersoy'un otellerinin mimarı olan Baraka Mimarlık tarafından yeniden yapılacağı duyurulan, 16 Temmuz’da ise ön bilgilendirme yapılmadan aniden kapatılan müzenin yıkımına başlanması, aylardır tartışmalara konu olan süreci yeni bir evreye taşıdı.
Başta 50’yi aşkın sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Müze Çalışma Grubu olmak üzere, birçok Antalyalı yıkım kararına karşı çıkıyor. Müzenin bir yarışma sonucu seçilmiş mimarisi, Avrupa Konseyi’nden ödüllü olması, kent belleğinde sahip olduğu değer, güçlendirme seçeneğinin göz ardı edilmesi, deprem performans raporunun kamuoyuyla paylaşılmaması, sürecin şeffaf ve katılımcı yürütülmemesi ve eserlerin taşınması sırasında yaşanabilecek riskler, itirazların başlıca gerekçeleri olmuştu.
Vatandaşlar 5 Temmuz’dan itibaren her akşam müze önünde basın açıklamaları ve etkinlikler düzenleyerek tepkilerini dile getirmiş, kamuoyunda oluşan baskı sonucu 9 Ağustos’ta Kaleiçi’nde Kültür Varlıklarını Koruma Müdürlüğü'nde yapılan toplantıda kamu temsilcileri ile sivil toplum kuruluşları ilk kez bir araya gelmişti. Bu görüşme “diyalog kapısı açıldı” , 'karar gözden geçirilebilir" yorumlarına neden olsa da, sonraki süreçte kamu yetkilileri topladıkları taleplere ve aldıkları sorulara bir yanıt oluşturmayarak, sessizliklerini korudu.
Metal bariyerlerle çevrilen müzede son haftalarda eserlerin taşınma süreci yıkım ve taşıma ihalesinin nasıl ve ne maliyete yapıldığı öğrenilemeyen bir şirket tarafından yürütülürken, 16 Temmuz'da Fevzi Özlüer adlı vatandaş tarafından müzenin kapatılmasına karşı açılan davanın, 21 Temmuz'da ise Antalya Barosu'nun müzenin hem yıkımına hem de kapatılmasına karşı açtığı davanın sonucu beklenmeden bugün kepçenin yıkım için çalışmaya başlamasıyla birlikte tartışmalı süreç fiilen yeni bir aşamaya girmiş oldu.



