Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü verilerine göre Antalya’ya 2025 Ocak-Nisan döneminde toplam 2 milyon 64 bin 921 turist geldi. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemindeki 2 milyon 66 bin 964 kişilik turist sayısıyla neredeyse aynı seviyede. Ocak ayında güçlü bir giriş yapan kent, şubat ve mart aylarındaki düşüşle geriye gitmişti. Nisan ayındaki toparlanma, önceki aylardaki kaybı telafi etti.
Ancak rakamlar net değil: Turist kim, günübirlikçi kim?
Turist istatistiklerinde yıllardır devam eden “tanım karmaşası” ise sektör temsilcilerini ve uzmanları rahatsız ediyor. Turizm Databank’tan Erol Karabulut’un değerlendirmelerine göre, Türkiye’ye giriş yapan herkes "turist" olarak sayılıyor, ancak bunların önemli bir bölümü aslında günübirlikçiler ya da yurtdışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.
“Her gelen turist mi?” sorusunun cevabını Karabulut şöyle açıklıyor:
“Komşu ülkelerden gelen, konaklamadan sadece alışveriş ya da ziyaret amacıyla girip çıkan Gürcüler, Bulgarlar, Suriyeliler, İranlılar gibi günübirlikçiler var. Bunlar aslında turist değil. Ancak Türkiye’de bu ayrım yapılmıyor.”
Bakanlık günübirlikçilerin sayısını neden açıklamamakta bu kadar ısrarcı?
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yıllardır bu konuda net veri açıklamadığını belirten Karabulut, “Eskiden kısmen açıklanan günübirlikçi sayısı artık hiç açıklanmıyor. Karasal sınırdan giriş yapanlar, yani asıl büyük grubu oluşturanlar, istatistik dışı kalıyor” diyor. Gerçek günübirlikçi sayısının 6 ila 10 milyon kişi arasında olduğu tahmin ediliyor.
Karabulut’un günübirlikçi verileri ile ilgili yorumuş şöyle:
Biz yıllardır Bakanlık’tan bunu istiyoruz, bizim günübirlikçi sayımızı açıklayın, diyoruz. Bakanlık bu konuda çalışmalar yaptığını açıklıyor. Aylık bültende günübirlikçi sayısı açıklıyor ancak bu sayı Türkiye ile gemi turizmi ile gelen, Galataport’a, limanlara günübirlik gelenleri açıklıyor. Karasal sınırdan gelen, Suriye’den, Irak’tan, İran’dan, Gürcistan’dan epey bir günübirlikçimiz var bizim. Günübilirlikçileri tahmin etmeye çalıştığımızda ortaya şöyle bir karmaşık durum çıkıyor. Limanlardan 2 milyon civarında turist olmayan kişi sayıyor. Gerçek rakam oysa en az 6 milyon hatta 10 milyona kadar gidebilirim. Biz bunu konaklama rakamlarından yola çıkarak buluyoruz. Sonra Bakanlığa soruyoruz, bu kadar günübirlikçi var mıdır, diyoruz, 6 milyon civarında olabilir diyoruz, o halde niye 6 milyon olarak niye açıklamıyorsunuz diyoruz, açıklayacağız diyorlar ama 2 yıl oldu hala açıklamıyorlar. 2025’te bir gariplik oldu. Eskiden o 2 milyon açıklanan limana gelen günübirlikçi sayısı da açıklanmıyor. Tablo boş geliyor. Yani biz toplam turist sayısına turist olmayanları da dahil ediyoruz Bu 3 aylık yüzde 5 görünen düşüş yüzde 10’u buldu. Günübirlikçiyi açıklamıyorsun, turisti açıklamıyorsun, toplam rakam açıklıyorsun.
Yurtdışındaki Türkler de turist sayılıyor
Bir diğer tartışmalı başlık ise yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının istatistiklere "turist" olarak eklenmesi. Karabulut’a göre Almanya’dan 2024 yılında gelen 11,92 milyon kişinin 5,3 milyonu Türk vatandaşı. Türkiye genelinde ise 9,6 milyon Türk vatandaşı “turist” gibi kaydedildi. Bu durum, gerçek turist sayısını yaklaşık 2 milyon kişi şişiriyor.
Resmi rakamlarla fiili tablo uyuşmuyor
2024 yılında açıklanan 62,2 milyon turist sayısına karşın, konaklama tesislerinde kalan yabancı sayısı sadece 44 milyon. Aradaki farkın yaklaşık 18 milyon kişiyi bulduğu belirtiliyor. Turist sayısındaki bu şişirme, Türkiye’yi dünyanın en çok turist çeken ilk 5 ülkesi arasında gösteriyor. Ancak fiili durumda Türkiye, bu sıralamada ilk 10’un dışına düşebilir.
Turist sayısı azalıyor, gelir artıyor: Nasıl?
Turist sayısı düşerken, turizm gelirlerinde artış yaşanması da soru işareti yaratıyor. 2025’in ilk üç ayında turist sayısındaki yüzde 5'lik düşüşe karşın gelirlerde yüzde 6'lık bir artış bildirildi. Karabulut, “Bu, sadece fiyat artışıyla açıklanamaz. Eğer turist sayın azalıyorsa, gelirin artması için kişi başı harcamanın ciddi oranda yükselmesi gerekir. Ancak buna dair net açıklama yok” dedi.
“Doluluk oranı yüzde 50’lerdeyken yanlış otel yatırımları yapılıyor”
Otellerin doluluk oranları da sıkça yanlış anlaşılan bir diğer konu. Türkiye’de yıldan yıla yatak kapasitesi artarken, doluluk oranları aynı oranda değişmeyebiliyor. Karabulut 1990’lardan itibaren Türkiye’de otel doluluk oranlarını incelediğinde ortalamanın yüzde 50 olduğunu buna rağmen hala 5 yıldızlı 500 odalı oteller yapılmasının anlaşılabilir olmadığını şu sözlerle anlatıyor
Bende 100 yıllık doluluk oranları var, son yıllara baktığınızda, 90’lardan itibaren baktığınızda yata kve doluluk oranlarına bakınca yüzde 50’yi aşmıyor. Son beş yıla baktığınızda daha komik. Çünkü sen durmadan otel yatırımı yapıyorsun. Burada en önemli konu, sen bir yatak yatırımı yaptığında bunu 12 ay kullanacağım diye yaparsın, Türkiye’de 6 ay müşteri var, o da Antalya’da İstanbul’da. Diğer şehirlerde daha düşük. Sen maksimum doluluğa o 6 ayda ulaşıyorsun. Öbür aylarda yatakların boş duruyor. Bir de yüzde 50 dolulukla hala yatırım yapıyorsan bu doluluk artamaz. Hem sezonu uzatamıyorsun, hem dolduramıyorsun. Doğru değil. Türkiye’nin rakibi olan ülkelerde, İspanya, İtalya, Fransa Avrupa genelinde müşteri geneldi 3 ve 4 yıldızlı otellerde kalıyor. Genelde böyle. Biz ne yapmışız, boyuna 5 yıldızlı oteller yapıyoruz. Yatakların yarısı 5 yıldızlı, otellerin yarısı 5 yıldızlı. Müşteri 3 yıldız, sen 5 yıldız otel yapıyorsun. 5 yıldızlı otelde ortalama kaç yatak var diye bakarsa Avrupa’da rakiplerde maksimum 200 senin 500 – 600. 3 katı fazla yatağın, 3 katı fazla 5 yıldızlı otelin var. Pazara çıkıyorsun, sen de ürün fazla. Ne yapıyor, fiyatı etkiliyor, fiyatı arttıramıyorsun. Fiyatı arttıramayınca otel beklediği oranda gelir kazanamıyor
“Sektördekiler çelişkileri konuşur ama telefonları kapalıyken”
Karabulut, turizm yatırımlarını ve potikilarının belirlenmesinde Bakanlık’tan gelen istatistiklerde daha fazla şeffaflık olması gerektiğini vurgularken sektördeki yöneticilerin bu konuyu gündeme taşımamaları hakkında Her sektörde olduğu gibi bu sektörde konuşan insanlar var ama telefon kapalıyken… Açık açık söyleyemezler bunu çünkü açıkları fazla. Ticari olarak varlığının kaynağı kendin değil hükümetse ses çıkartamazsın. 2 vergi müfettişi yollar, ceza keser, geçer. Türkiye’de yapılan üç yataktan biri devlet finansmanı ile yapılmıştır. Her sene yatırım teşviği alır. Ses çıkartamaz. Şu anki gerçek durumu bir otelcinin çıkıp söylemesi için çok cesur olması lazım, hiçbir açığının bulunmaması lazım. Niye konuşsun, niye başına dert alsın. Bir otelde 1000 kişi çalışıyorsa öyle ulu orta konuşamazsınız. Siyasetçi konuşur ama siz konuşamazsınız. O yüzden biraz konuşamıyorlar diyebilirim.” Değerlendirmesini yapıyor