Türkiye'nin en güzel doğal göllerinden Kovada Gölü Milli Park sahası içerisindeki Kovada Gölü'nde kirliliğin yanı sıra ciddi bir kuraklık tehlikesi de yaşanmaya başladı. Göl suyu son yıllarda ciddi kayıp yaşarken, doğa müzesinin de bulunduğu alandan ziyaretçilerin gölü seyretmesi için oluşturulan seyir terasının manzarası yürek burktu.

YENİ MANZARA KURAK GÖL ZEMİNİ

Huzurevinde 3 arkadaşını öldürdü: Amacım, müdürü korkutmaktı Huzurevinde 3 arkadaşını öldürdü: Amacım, müdürü korkutmaktı

Doğa Koruma ve Milli Parklar 6'ncı Bölge Müdürlüğüne bağlı Isparta Şube Müdürlüğü Kovada Milli Park Şefliği tarafından seyir terası olarak inşa edilen iskelenin bulunduğu alana kadar gelen göl suları 200 metreyi aşkın düzeyde geri çekildi. Bu nedenle seyir terasından artık göl manzarası izlenemez hale geldi. Güzel manzara yerine gölün yok oluşunun izlenebildiği seyir terasına çıkanlar, suların çekilmesi sonrasında çatlamış toprakların oluşturduğu kurak göl zeminini görüyor.

TÜRKİYE'NİN EN EŞSİZ ALANLARINDAN BİRİ

Kovada Gölü'nün bulunduğu havzanın 1970 yılında milli park ilan edildiğini belirten Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, "En güzel doğal göllerimizden biri olan Kovada'nın en önemli özelliklerinden biri göl, orman, dere ve yaban hayatı iç içedir. Bir zamanlar burada Anadolu parsı yaşıyordu, yine bir kısım yırtıcı hayvan ve çok sayıda endemik tür bulunuyordu. Örneğin doğal türlerimizden Anadolu salebi, orkideleri ve çok çeşitli börtü böcek, omurgalı omurgasız büyük bir canlı popülasyonu yaşıyordu. Türkiye'nin en değerli ve en eşsiz alanlarından biriydi. Tabii bunda gölün çok büyük etkisi vardı. Gölün kirlenmesi ve bir kısmının kurumasıyla birlikte yaban hayatı ve endemik özelliğe sahip türler de bir bir yok olmaya başladı" dedi.

‘EĞİRDİR GÖLÜ'NÜN KURUMASINDAN ETKİLENDİ’

Kovada Gölü'nün kuzeyindeki Eğirdir Gölü ile bağlantılı olduğunu belirten Kesici, "İki göl arasında tektonik açıdan benzerlik vardır. 22 kilometrelik bir kanalla Eğirdir Gölü'nün suyu Kovada Gölü'ne akmaktadır. Yani bu aynı zamanda bir annenin yavrusuyla arasındaki göbek bağı gibi yakından ilgilidir. Yani Eğirdir Gölü ne kadar temiz ve su bulunuyorsa, kanala ne kadar su veriyorsa Kovada Gölü'nün yaşaması da buna bağlıdır. Son yıllarda Eğirdir Gölü'nün çok şiddetli şekilde kuruması, adeta dip suyu haline gelmesinden Kovada Gölü de etkilenmiştir" diye konuştu.

GÖL YÜZEYİ ALANI 10 KİLOMETREKARE AZALDI

İki göl arasındaki 22 kilometrelik alanda binlerce dönüm elma, meyve ve sebze bahçeleri bulunduğuna dikkati çeken Kesici, "Bunların tarımsal ve zirai atıkları, yine bu bölgedeki soğuk hava depoları ve sanayi üniteleri atıkları da kanalla birlikte Kovada Gölü'ne ulaşmaktadır. Son 15 yılda Kovada Gölü tamamen bataklıklaştı. Yine aynı şekilde gölün su seviyesi 7 metre ortalamasından 1,5 metreye kadar düştü. Gölün yüzey alanı 40 kilometrekareyken, kuraklıkla birlikte 30 kilometrekareye kadar düştü. 10 kilometrekareden fazla bir su kaybı var. Bu kayıpla birlikte göldeki buharlaşma da aşırı derecede yükseldi" dedi.

‘GÖLE PARMAĞINIZI SOKMAK BİLE TEHLİKELİ’

Kovada Gölü milli park olmasına rağmen, etrafında çok sayıda tarım arazisi bulunduğunu dile getiren Dr. Erol Kesici, "Bu tarım alanlarının aşırı şekilde sondajla su çekmesi neticesinde göl yer altından da beslenemiyor. Gölü besleyen dereler üzerine yapılan gölet ve barajlar da gölün beslenmesini engelliyor. Şu an Kovada Gölü çok şiddetli ve tehlikeli kirlilik ve kuraklık boyutuna ulaştı. Artık göle parmağınızı bile sokmak tehlikeli hale geldi. Siyonobakteri miktarı çok ciddi artmış durumda" diye uyardı.

EKOSİSTEMİ DE GÖÇÜME UĞRUYOR

Gölde su bitkilerinin aşırı şekilde artışı ve su kaybının buharlaşmayı da artırdığını ifade eden Kesici, şu çağrıda bulundu:

"Şiddetli buharlaşmayla birlikte göldeki su kaybı da hızlandı. Göl etrafındaki ekosistemin adeta göçüme uğraması milli park açısından da çok üzüntü verici bir durum. Çünkü burada çok sayıda endemik tür vardır. Elbette çözüm yolları var. Mutlaka Eğirdir Gölü'yle bağlantılı olan kanal temizlenmelidir. Göl etrafındaki sondaj sulamasına, vahşi tarımsal sulama sistemlerine son verilmelidir. Bu tarım alanları ve sanayi alanlarının atıklarının kanal ve göle karışması durdurulmalıdır. Bölgedeki tarımsal üretimin de su kaynaklarını koruyucu şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor."

Editör: Cihan Oruçoğlu