Eski Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, 19 Mart olaylarının ardından 25 Mart gecesi Meltem Mahallesi’nde yaşanan öğrenci protestolarına dair 7–8 ay sonra başlatılan bir soruşturma kapsamında Antalya Emniyeti’nde ifade verdi.
Olayın üzerinden aylar geçtikten sonra verilen ifade çağrısı, hem sürecin gecikmesi hem de kimliği belirsiz bir kişinin ihbarına dayanması nedeniyle dikkat çekti.
“Cübbemle, öğrencilerle polis arasında uzlaşı için oradaydım”
Balkan, ifadesinde 25 Mart’ı 26 Mart’a bağlayan gece, bir kadının “Meltem’de polisin öğrencilere yoğun müdahalesi olduğunu” söyleyerek kendisini aradığını söyleyerek ardından gelişen olayları şu sözlerle anlattı: “Tanımadığım bir telefondan arama geldi. Ben Meltem'de oturuyorum. Sizi basından tanıyorum. Meltem'de polislerin öğrencilere çok yoğun bir saldırısı var. Bu soruna çözüm için muhalif siyasetçileri aradık, ulaşamadık, ulaştıklarımız da bizi geçiştirdi. Biz de sizin politik toplumsal olaylara duyarlılığınızı bildiğimiz için sizi aradık dedi. Arayan bir kadındı, telefonunuzu bir gazeteciden aldık dedi. Ben de cübbem yanımdaydı, bir arkadaşımla oturuyordum, tek başıma gittim Meltem Mahallesi'ne. Öğrencilerin Megapol Sineması'nın olduğu kaldırımda olduğunu gördüm. Bazıları beni tanıdı. Bana öğrenciler yaşadıklarını anlatmaya başladılar. Herkes bir ağızdan konuşunca, 'bu işi böyle çözemeyiz. Kendi aranızda sorununuzu konuşun. Bir temsil heyeti oluşturun, 3 kişiden az olmamak üzere ve taleplerinizi netleştirin' dedim. Öğrenci arkadaşlar da kendi aralarında toplantı yaptı, temsilcilerini seçtiler, taleplerini belirlediler. Ben de tatsızlık olmaması hem de öğrencilerin rahat hissetmesi için cüppemle seçilen temsilci ile Meltem Bulvarı'nın başından üniversiteye yürüdük. Üniversiteye yürürken arkamızdan ıslık çalıp, slogan atıldı ama şiddet içeren eylem ya da trafiği kapatma girişimi olmadı. Üniversite önüne kadar geldik. Üniversite önünde konuşlanan polise, ben öğrenci arkadaşların taleplerini güvenlik görevlilerine ilettim. Yasadışı slogan atılmaması, şiddet gösterilmemesi, üniversite öğrencilerinin kimlik kartlarını göstererek üniversiteye girmesi doğrultusunda bir anlaşma uzlaşma sağlandı. Öğrenciler de temsilcileri aracıyla bu uzlaşmaya tanıklık etti. Öğrenciler İstiklal Marşı söyleyip, kimlik kartlarını gösterip üniversiteye girdi. olaysız bir şekilde dağılındı"
Balkan, hiçbir kışkırtma ya da yasa dışı çağrıda bulunmadığını, olay yerinde yalnızca “uzlaşıyı kolaylaştırmak” için bulunduğunu ifade etti.
7 ay sonra gelen ihbar
Olayın hemen ardından herhangi bir işlem yapılmadığını belirten Balkan, 27 Mart 2025 tarihli bir e-posta ihbarı üzerine aylar sonra ifadeye çağrıldığını söyledi:“İhbar, sanki olayları ben başlatmışım gibi gösteriyor. Oysa ben olay yerine geç gittim. Caddede kameralar var, geliş saatim ve yaptıklarım ortada açıkça görülebilir.”
Balkan’ın ifadesine göre, söz konusu ihbar üzerine savcılık bir soruşturma numarası bile açmadan Emniyet tarafından çağrı yapıldı.
“Bir kişinin ihbarı, binlerce kişiye uzanabilir mi?”
Olayın yalnızca Polat Balkan’a değil, o gece orada bulunan binlerce insana yönelik potansiyel soruşturmalar açısından da emsal teşkil etme ihtimali dikkat çekiyor.
Bu yönüyle, toplumsal olaylarda kişisel ihbarların kitlesel kriminalizasyon aracı haline gelme riski tartışılıyor.
“İnsanların iradesini görmezden gelen bir bakış açısı”
Balkan’a yöneltilen suçlamalarda dikkat çeken bir diğer nokta ise, insanların kendi iradeleriyle eylemde bulunmaları yerine, onları yönlendiren bir “iknacı” ya da “provokatör”ün varlığının varsayılması.
Bu durum, ifade özgürlüğü ve toplumsal muhalefet hakkı çerçevesinde “irade yerine yönlendirme” yaklaşımının sorgulanmasına yol açıyor.
“Beni alanlardan uzaklaştıramaz”
Balkan, bu tür asılsız ihbar girişimlerin kendisini yıldırmayacağını belirtti: “Bu tür soruşturmalar beni alanlardan uzaklaştıramaz, korkutamaz; düşüncelerimden de bir adım geri attıramaz.”




