Türkiye’de kamu arazilerinin turizm yatırımları için özel sektöre tahsisi uygulaması 1970’li yıllarda başlatılan Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi (GAP) ile hayata geçti. Dünya Bankası destekli proje ile başlayan bu süreç, zamanla ilkelerinden uzaklaştı. GAP kapsamında tesis kapasitesi, planlama kurallarına sıkı sıkıya bağlıydı. Ancak yıllar içinde kapasite artışları, imar planı değişiklikleri ve parsel bölünmeleriyle kıyılarda kontrolsüz büyüme yaşandı.
Tahsisler Planın Dışına Taştı
GAP’la başlayan planlı turizm modeli, 2000’li yıllardan itibaren yerini “Türk usulü” uygulamalara bıraktı. Tahsisli alanlarda kapasite artırımları, ifraz yoluyla parsel bölünmeleri, “günübirlik tesis” adı altında otel inşaatları gibi birçok yöntemle doğa üzerindeki yük artırıldı. Turizm alanı ilan edilen bölgelerde plan yapma yetkisi önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndayken, günümüzde bu yetki büyük ölçüde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na geçmiş durumda.
Bakan’ın Şirketi Aynı Arazide
Tartışmaların merkezinde bu kez, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un şirketi ETS Ersoy Turistik Servisleri A.Ş.’nin ortağı olduğu Nebula Otelcilik A.Ş. yer alıyor. Şirket, Antalya’nın Kundu bölgesinde 58 dönümlük orman arazisi üzerinde beş yıldızlı bir otel inşaatına başladı. Arazi, turizm tahsisine konu olan parseller arasında yer alıyor.
CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Salıcı, 2025 yılı Mart ayında yaptığı açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanı’nın bu araziyi kendi şirketine tahsis ettirdiğini öne sürerek sert eleştirilerde bulundu. Salıcı’ya göre tahsis süreci, imar planı ve kapasite artışı gibi adımlar Bakan’ın görevde olduğu dönemde, şirketine avantaj sağlayacak şekilde ilerledi.
Bakan Ersoy: “Tahsis Yeni Değil”
Bakan Ersoy ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada iddiaları yalanladı. Söz konusu arazinin 1997 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından iki firmaya tahsis edildiğini ve ETS'nin 2025 Ocak ayında bu firmalardan birini satın aldığını belirtti. Ayrıca, mevcut imar planının 2022 yılından bu yana yürürlükte olduğunu ve yeni bir plan yapılmadığını da savundu.
ÇED Tartışması: 240 Oda mı, 440 Oda mı?
Başlangıçta 240 oda ve 900 yatak kapasitesiyle ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) gereksiniminden muaf olan projede, 3 Temmuz 2025 tarihinde Çevre Bakanlığı’na kapasite artırımı için başvuru yapıldı. Yeni planda oda sayısı 440’a yükselirken, yatak sayısı ilginç biçimde 892’ye düştü. Bu durum, başlangıçta ÇED’den kaçınmak için kapasitenin düşük gösterildiği iddialarını gündeme getirdi.
Salıcı: “İşlerini Kılıfına Uydurmuş”
CHP’li Salıcı, plan değişikliğinin Bakan’ın şirketine devrinden sonra gerçekleştiğini öne sürüyor. Ayrıca, tahsise konu alanda yapılmış bölünmelerin tahsis süresini uzatmak amacıyla kurgulanmış olabileceğini ve bu süreçte kamu yararının değil, kişisel menfaatlerin gözetildiğini savunuyor.
Salıcı’nın dikkat çektiği bir diğer nokta ise, ETS’de daha önce görev yapan Neşe Çıldık’ın şu an Bakanlık’ta görevde olması ve imar planı onayında imzasının bulunması.
Yanıt Bekleyen Sorular
Turizm Gazetesi’nde yer alan haberde, Bakan Ersoy’un kamuoyuna daha net bir açıklama yapması gerektiği ifade ediliyor. Haberde şu sorular dikkat çekiyor:
1997’de tahsis edilen bu arazide 30 yıl boyunca hiçbir yatırım yapılmamışsa, tahsis nasıl iptal edilmemiştir?
Parsel ayrımı ve birleşmeleri tahsis süresini uzatmak için mi yapıldı?
ETS şirketinin araziyi devralması sonrası Bakanlık’tan tahsis onayı alındı mı?
Kapasite artırımı ve plan değişiklikleri hangi yasal dayanakla yürütüldü?
240 oda ile ÇED’den muaf olan proje nasıl 440 odaya çıkarılabiliyor?
Editöryal Not:
Bu haber, Turizm Gazetesi'nde 2025 yılı Temmuz ayında yayımlanan imzasız içerikten derlenmiş, kamuoyunun bilgi alma hakkı çerçevesinde yeniden işlenmiştir.





