Asgari ücrete zam olmamasını Ocak ve Mayıs ayı yoksulluk sınırı farkı üzerinden tepki gösteren Sarı, şu ifadeleri kullandı:

“Biz asgari ücretin yükselmesi gerektiğini ve komisyonun yılda dört kez toplanması gerektiği taleplerimizi iletiyoruz. İktidarın özellikle orta vadeli program diye önümüze sürdüğü, bütün hesabı emekçilere kesmiş olduğu bu programla yine emekçilere açlık, zulüm ve baskı öngörerek önümüze çıkmaktadır. Ama şu unutulmamalıdır ki bu ülkenin tüm değerlerini ve tüm zenginliklerini var edenler emekçilerdir. Başta asgari ücret olmak üzere emekli aylıklarına da zam yapılması gerektiğini, en düşük emekli aylığının da asgari ücret seviyesine çıkarılması gerektiğini ifade ediyoruz.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, gözümüze baka baka yalan söylüyor. Türkiye'deki asgari ücretin en yüksek asgari ücretlerden biri olduğunu ifade ederken aslında bizim kılcal damarlarımızla oynuyor. Sebebi şu. Asgari ücret, ocak ayında 17 bin 2 olarak belirlendiğinde yoksulluk sınırı 49 bin liraydı. Mayıs ayı itibarıyla yoksulluk sınırı 64 bin lira olmuş ve asgari ücrete ‘zam yok’ diyorlar. Aradaki fark, yoksulluk sınırının beş ay içerisinde yükseldiği fark ortalama 15 bin lira. Doğal olarak bu farkı görmezden gelerek bütün hesabı emekçilere kesmek, emekçileri yoksullaştırmak, patronların karlarına kar katmak adına çıkarmış oldukları vergi paketiyle yoksulları, daha derin bir yoksulluğun içerisine iterek sosyal patlamanın ve adaletsizliğin önünü açmaktadırlar.”

“Bu insanlar bunun hesabını mutlaka ve mutlaka iktidara keser”

Mevcut ekonomi politikasının ‘patronları’ memnun etme üzerine kurulduğunu ifade eden Sarı, vergide adalet çağrısında bulunarak şöyle konuştu:

“Bugün ya da yarın büyük ihtimal Hazine ve Maliye Bakanı, patronlar kulübüne giderek yeni vergilendirme sistemini ifade edecek. Bu vergilendirme sistemine önce onları ikna edecek ki dolaylı ve direkt vergilerle cebinizdeki bütün paraları alma dönemlerine girecekler. Osmanlı'nın son dönemlerini düşünün. Üretim ilişkilerinden vazgeçmiş, fabrikalar kapatılmış, bir şey üretmiyor. Aşar vergileriyle bir koyun olandan bir lira, 10 koyunu olandan 10 lira vergi alınıyordu. Şimdi biz aynı sisteme dönülmesini istiyoruz. Çok kazananların çok, az kazanandan az vergi alınmalıdır. Ama maalesef patronlar kulübünün tepkisini almamak adına hemen o maddeleri ortadan kaldırdılar. Doğal olarak bütün hesabı emekçilere kesmek ve bütün emekçileri derin yoksulluğunun içerisine itmek, bu toplumu sosyal bir cinayete mahkum etmekten başka bir şey değildir. Oysa asgari ücrete yapılacak bir artış enflasyonist bu ortamda, enflasyonu bir ya da iki puan yükseltecektir. Ama insanların bir alım gücü olacaktır. Bugün itibariyle eğer asgari ücrete zam yapılmazsa elektriğe, doğal gaza, suya, bilumum gıda maddelerine gelecek zamlar 17 bin liralık asgari ücretin alım gücünü 11-12 bin lira civarına düşürecektir. Doğal olarak siz insanları açlık ve yoksulluğa mahkum edersiniz. Bu insanlar önümüzdeki süreç içerisinde bunun hesabını mutlaka ve mutlaka iktidara keser.”

“Bırakın 46 bin doları 10 bin dolar dolar dahi yapmıyor”

Ülke kaynaklarının mevcut yoksulluğu bitirmeye yeteceğini belirten Sarı, kaynakların eşit dağılımı vurgusu yaparak şunları söyledi:

“Bu ülkenin kaynakları o kadar çok ki… Ama sadece yüzde 1’e yetiyor. Yani yüzde 99’u, bu ülkedeki yüzde 1’e çalışıyor. Doğal olarak yüzde 1’in zenginliklerini siz eşit ve adil şekilde asgari ücretliye, emekliye ve çalışanlara dağıttığınızda bu ülkenin refahı o kadar artabilir. Geçen gün Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ‘Ülkede milli gelirden pay 46 bin dolar’ diyor. Bugün asgari ücretlinin yıl sonuna kadar bütün ücretini toplayın, bırakın 46 bin doları 10 bin dolar dolar dahi yapmıyor. Hala gözlerimizin içine baka baka yalan söylemeleri aslında utanmazlıktan ve arlanmazlıktan geliyor. Bu ülkenin tüm gelirleri adil ve eşit dağıtıldığı sürece bu ülkede açlık ve yoksulluk sınırını tartışır halde olmayacağız. Ama 5’li çetenin karnı doysun diye yapmadıkları kalmadı. Bugün köprülerden, otoyollardan, şehir hastanelerinden alabildikleri kadar, sattıkları, satamadıkları ya da ele geçirdikleri tüm değerleri adil eşit bir şekilde emekçilerle paylaşırlarsa adil ve refah seviyesine ulaşmış bir ülke yaratırız. Ama biz zenginler kulübünü doyurmak adına emekçiden ve emeklilerden aldığımız vergileri, bu darboğazdaki bütün zenginlikleri bunlara aktarıyoruz. Bu işin sonu sosyal patlama, adaletsizlik ve toplumun genel bir kanısıyla karşıyla birlikte boşanmalar, intiharlar ve cinayetler alabildiğine artacaktır. Bunun önüne geçecek de iktidarlardır.”

“Çalışacak, üretecek işçi bulamayacaksınız”

Asgari ücrete zam için vatandaşlara ve diğer sendikalara büyük miting çağrısında bulunan Sarı, şunları kaydetti:

“Biz bütün sendikalara çağrımızı tekrar tekrar yineliyoruz. Bu sadece asgari ücretlinin sorunu değildir. Biz örgütlü işçiler asgari ücret ne kadar düşük tutulursa, çalışan işçilerin de toplu sözleşmede ücretlerinin düşük tutulacağını biliyoruz. O yüzden sendikalar asgari ücretin yükseltilebilmesi, insanca yaşayacak bir ücrete çekilebilmesi için omuz omuza gelmek zorunda. Çünkü bu krizin biz çıkarmadık. Faturası da bize kesilmedi diye düşünüyoruz. Bir örnek vereceğim. Asgari ücret 17 bin lira olduğunda ben bir röportajımda ‘İlk maaşını 1 Şubat'ta alacak. Yani 40 gün var. 40 sonra alacağı bir ücret yani asgari ücretin kırkı çıkmadan yüzde 40’ı eriyecek’ demiştim. Gerçekten yüzde 40’ı eridi. Siz eğer asgari ücret komisyonu toplayıp bu zam yapmazsanız asgari ücretliyi ölüme mahkum edeceksiniz. Çalışacak, üretecek işçi bulamayacaksınız.” 

Editör: Cihan Oruçoğlu