Antalya’da hızla artan yapılaşma baskısı, bu kez Konyaaltı ilçesine bağlı Çakırlar Mahallesi’nde planlanan TOKİ projesi üzerinden tartışma yarattı. Projenin hayata geçirilmesi halinde kentin içme suyu kaynakları, tarımsal üretim alanları ve ekosistem dengesi üzerinde geri dönüşü zor etkiler oluşacağı uyarısı yapıldı.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Antalya şubesi tarafından hazırlanan bilimsel, teknik ve hukuki değerlendirmede; söz konusu projenin havza bazlı su yönetimi ilkelerine aykırı olduğu, karstik akifer yapısı nedeniyle içme suyu güvenliğini tehdit ettiği, tarımsal üretimi zayıflatacağı ve taşkın riskini artıracağı vurgulandı. Açıklamada, proje sürecinde kümülatif etki değerlendirmelerinin yapılmadığına da dikkat çekilerek, planlamanın kamu yararı ilkesini zedelediği ifade edildi.
“Kirliliğe karşı son derece hassas”
Antalya ili Konyaaltı ilçesi Çakırlar Mahallesi sınırları içerisinde yer alan ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından hayata geçirilmesi planlanan toplu konut projesi; bölgenin içme ve kullanma suyu güvenliği, tarımsal üretim kapasitesi, taşkın riski, ekosistem bütünlüğü ve kentsel altyapı sürdürülebilirliği açısından ciddi sakıncalar barındırmaktadır.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası olarak yapılan teknik ve bilimsel incelemeler, söz konusu projenin mevcut haliyle havza bazlı su yönetimi ilkelerine, çevre mühendisliği bilimsel esaslarına, ulusal mevzuata ve kamu yararı ilkesine açıkça aykırı olduğunu ortaya koymaktadır.
İçme suyu güvenliği açısından ortaya çıkan riskler
Konyaaltı ilçesinin içme ve kullanma suyu ihtiyacının önemli bir bölümü, Çakırlar ve çevresindeki yeraltı suyu havzasından karşılanmaktadır. Söz konusu havza;
• İklim değişikliğine bağlı olarak azalan beslenim oranları,
• Artan su çekimleri,
• Yüksek geçirgenliğe sahip alüvyon ve karstik jeolojik yapı,
• Kirliliğe karşı son derece hassas akifer özellikleri
nedeniyle hâlihazırda kırılgan bir denge içerisindedir.
Bu koşullar altında, nüfus ve yapılaşma baskısını artıracak yeni bir toplu konut projesi, yeraltı suyu miktar ve kalite dengesini bozacak, uzun vadede Antalya kentinin su güvenliğini telafisi mümkün olmayan biçimde tehlikeye atacaktır.
Tarımsal üretim ve kırsal ekonomi üzerindeki etkilerine dikkat çekildi
Planlama alanı ve çevresi, Antalya’nın önemli tarımsal üretim havzalarından biri olup, bölgedeki tarımsal faaliyetler doğrudan yeraltı suyu varlığına bağlıdır. Suya erişimin azalması;
• Tarımsal verimde düşüşe,
• Sulama maliyetlerinde artışa,
• Çiftçilerin üretimden çekilmesine,
• Tarım alanlarının atıl kalmasına
neden olacak; bu durum yalnızca çevresel değil aynı zamanda sosyo-ekonomik bir kayıp yaratacaktır.
Kuraklık ve su stresi riski altındaki Antalya’da, tarımsal su kaynaklarının korunması stratejik bir zorunluluktur.
“Havza bazlı su yönetimi ilkeleri göz ardı edilmiştir”
Ulusal mevzuat, kalkınma planları ve Avrupa Birliği su yönetimi yaklaşımı; su kaynaklarına ilişkin tüm planlama ve tahsis kararlarının havza ölçeğinde, bütüncül ve bilimsel analizlere dayanarak yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Ancak söz konusu projede;
• Yeraltı suyu beslenim–çekim dengesi,
• Ekosistem su ihtiyacı,
• Tarımsal su talebi,
• İklim değişikliği senaryoları,
• Havzanın taşıma kapasitesi
gibi temel unsurlar dikkate alınmadan planlama yapıldığı görülmektedir. Bu yaklaşım, çevre mühendisliği disiplininin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
“Kalkınma planları ve ulusal politikalara aykırı”
Kalkınma Planı’nda;
• Tarım alanlarının korunması,
• Suyun sürdürülebilir ve etkin kullanımı,
• Kırsal kalkınmanın desteklenmesi,
• Arazi kullanım kararlarında bilimsel temelin esas alınması
açıkça vurgulanmıştır.
Bu çerçevede, tarımsal sulama havzası üzerinde kentsel yerleşim baskısı oluşturacak her türlü girişim, ulusal planlama politikalarına ve kamu yararına aykırıdır.
“İçme suyu beslenim alanı ve taşkın riski var”
Proje alanı, Antalya’nın içme suyu kaynakları açısından kritik öneme sahip karstik beslenim alanları içerisinde yer almaktadır. Karstik sistemler;
• Kirleticileri çok hızlı ileten,
• Doğal arıtma kapasitesi düşük,
• Kirlendiğinde geri dönüşü son derece zor olan
hidrojeolojik yapılardır. Koruma alanları netleştirilmeden ve bilimsel güvence sağlanmadan yapılacak yoğun yapılaşma, içme suyu kalitesini doğrudan tehdit etmektedir.
"Taşkın güvenliği sorunu var"
DSİ kayıtlarına göre proje alanı ve çevresi taşkın riski altındadır. Çandır Çayı’nın taşkın rejimi ve dere ıslah çalışmaları tamamlanmadan yapılacak yapılaşma;
• Can ve mal güvenliği açısından risk oluşturacak,
• Taşkın etkilerini artıracak,
• Afet riskini büyütecektir.
Atıksu, yüzey akışı ve drenaj sorunları
Planlanan yoğun yapılaşma;
• Yüzeysel akış miktarını artıracak,
• Karstik yapı nedeniyle kirleticilerin hızla yeraltı suyuna ulaşmasına neden olacak,
• Mevcut atıksu ve drenaj altyapısının kapasitesini aşacaktır.
Projede, bu riskleri bertaraf edecek yeterli ve güvenilir çevre mühendisliği çözümleri ortaya konulmamıştır.
“Kümülatif etki değerlendirmesinin yapılmadı”
Böylesi büyük ölçekli bir projede;
• Yeraltı suyu kalite ve miktar izleme programları,
• Taşkın ve afet risk analizleri,
• Altyapı yeterlilik raporları,
• Kümülatif çevresel etki değerlendirmeleri
zorunlu olmasına rağmen, bu çalışmaların kamuoyu ile paylaşılmadığı görülmektedir. Bu durum, projenin bilimsel ve hukuki meşruiyetini ortadan kaldırmaktadır.