Yerel seçimlerin çarpıcı sonuçları Türkiye siyasetinde tartışılmaya devam ediyor. Özellikle uzun dönemlerde AKP’nin başında olduğu yerel yönetimlerde, onların hiç ummadığı sonuçların çıkması iktidar partisinde şok yaratmış durumda. Hazırlıksız yakalandıkları için mızrağı çuvala sığdıramadılar. Yönetim değişikliği ile belediyelerin nasıl israf kapısı haline geldiği, başkanların şaşalı yaşamları ortaya çıktı. Halk sürüm sürünürken onların sefa sürdükleri anlaşıldı.

Bu dönemi anlatan en önemli fotoğraf  İstanbul’un  Sancaktepe Belediyesi oldu. Kurulduğu 2008 yılından bu yana AKP’nin yönettiği, sakinlerinin çoğunlukla dar gelirli olduğu ilçenin belediye binası devasa bir saray! gibi. 6 dönümlük, iki lüks banyolu başkanlık katı, yine her biri banyolu 8 başkan yardımcısı odası şatafatın göstergeleri.

Belediye binasında bu kadar banyonun bulunmasının bir açıklaması olmalı ama nasıl.

Antalya’da da Cumhur İttifakı’ndan CHP’ye geçen belediyelerde benzer manzara var mı? Alanya Belediyesi’nin 1.2 milyar liralık borçla devredildiği, bu anlamda enkaza dönüştüğü görülüyor. Bu muazzam borç nasıl olmuş. Umarız yeni seçilen başkan kalem kalem açıklarda öğreniriz.

Korkuteli Belediyesi’nden nasıl bir görüntü çıkacak merak ediyoruz. Keza Akseki’de öyle.

CHP’den Demokrat Parti’ye geçen Kumluca Belediyesi’nin halinin de iyi olmadığını tahmin ediyoruz.

1970’LERDE ANTALYA

Adı İsraftepe’ye cıkan Sancaktepe Belediyesi ile içi boşaltılan komşumuz Deniz Büyükşehir Belediyesi’nin görüntüsü bizi biraz gerilere, 1970’li yılların Antalya’sına götürdü.  O dönemde Antalya’nın nüfusu 95 bin idi.  Neredeyse bugünkü Döşemealtı, Aksu kadar bir nüfus. Antalya Belediyesi’ni de 1960’ların başından beri Adalet Partisi (AP) yönetiyordu.

Birkaç dönem üst üste seçimi kazanan AP’nin Antalya Belediyesi’ni nasıl yönettiği, 1973 yılında CHP seçimi kazanınca ortaya çıktı. 95 bin nüfuslu küçücük Antalya’nın belediyesinde tam 5 bin kişinin çalıştığı, daha doğrusu maaş aldığı anlaşıldı.

Bu kadar kişinin dönemin belediyesinde istihdam edilmesi mümkün değildi. Zaten neredeyse 3-4 bini işe gelmiyordu. İşler yaklaşık bin kişilik kadro ile yapılıyor ama 5 bin kişi maaş alıyordu.

Bu kadar net konuşmamızın nedeni çocuk yaşımızda olayın tanığı olmamızdı. Bizim nahiyemiz olan Serik Gebiz’de parti delegeleri (Süleyman Demirel’in Adalet Partisi) belediyeden maaşa bağlanmıştı. Günümüzün bankamatikçileri gibi idiler. Tek farkları maaş almak için bi zahmet ayın bir günü belediyenin veznelerine kadar uğramalarıydı. Biraz sıra bekleyip utanmadan, sıkılmadan para alıyorlardı.

Tıpkı bugün yaşanılan benzeri durum, 1973’de seçilen genç CHP’li başkan Av.Selahattin Tonguç’un başına geldi. Kasa bomboştu. Başkan Tonguç, babasından yüklü borç alarak ilk ay maaşlarını ödeyebildi.

PARFÜM KOKUSUNDAN BAYILDI

Ardından da Antalya Belediyesi’nin kadrolarına bakan başkan, işe gelmeyenlerin ilişkilerini kesti. İncelemesinde belediyede 500’ün üzerinde kadın işçinin çalıştığını gördü. Bunların tamamı Temizlik İşleri Müdürlüğü kadrosunda görülüyordu. Başkan Tonguç, bunların hepsini  görmek için bir sabah belediyeye çağırdı.

O gün geldiğinde belediye binasına zor girdi. Girişin yanı sıra başkanlık katı şalvarlı ama süslü püslü makyajlı kadınlarla doluydu. Üstelik bir çoğu Antalya merkezde değil ilçelerde hatta Burdur’da ikamet ediyordu. Binadaki yoğun kalabalıktan ve parfüm kokusundan rahatsızlık geçiren Tonguç, “Hepiniz Temizlik İşleri’nde çalışıyor görünüyorsunuz. Yarın sabah 08.00’de hep birlikte Kalekapısı’nda toplanacağız. Birlikte o bölgeyi süpürüp temizleyeceğiz” dedi.

Sonra ne mi oldu? Sabah Kalekapısı’na 500 kadından iki elin parmağı kadarı geldi. Gelmeyenler hemen işten çıkarıldı.

Peki belediyeden maaş alan işçi kadınlar neden gelmedi. Anlaşıldı ki hemen hemen tamamı iktidardaki partinin meclis üyelerinin, parti yöneticilerinin, bürokratların eşi dostu! idi. Bazıları da zaten eğlence yerlerinde çalışan konsomatrislerdi. Birileri belediyenin sırtından bu tür dostlarının masraflarını karşılıyordu.

Aradan yarım asır geçti ama sağ siyaset anlayışı ile dinbazların hiç farklarının olmadığı ortada. Onlar için devlet, belediyeler yenilmesi gereken çiftlik gibi.