Umut treni

İngiliz Fizikçi ve matematikçi Newton’un 16. Yüzyıldaki teorisine göre, hareket eden bir cismin içindeyseniz siz de o cisimle birlikte aynı hızla hareket edersiniz ama hareket etmiyormuş gibi hissedersiniz kendinizi.

Bu kısaca eylemsizlik teorisidir.

Bir tren düşünün.

Hareketi ilk kalkış anında anlarsınız sonra stabil hale gelir hareket ve o trenle birlikte aynı hızla savrulmadan yolunuza giderseniz. Eğer dışarıda hızla akan objeleri camdan bakıp görmezseniz, treni gitmiyormuş gibi hissedersiniz. Tren hızla durduğu zaman ileriye doğru bir tetiklenme olur, hız yüksekse ve kemerleriniz bağlı değilse bedeniniz savrulur.

Şaşırtılarak umut trenine boca edilen toplumların kaderi böyledir.

Treni kullananlar içindeki yolculara hep hareketsiz kalsınlar diye dışarıda akan yaşamı pek hissettirmek istemezler.

Öyle yerli yerinde kalsınlar, seslerini çıkartmasınlar nasıl olsa direksiyon bizde deyip yollarına devam ederler.

Batılı demokratik, hak ve hukukun üstün olduğu toplumlar da böyle umut trenlerinin bir anlamı yoktur. Binenler sonunda nereye varacaklarını bilirler çünkü.

Onlar için sabah alıp götürülme seansları yoktur.

Kapıları sadece sütçüler çalar.

Gelecek kaygısı sadece iki kelimeden ibarettir.

Tren onlar için sadece bir ulaşım aracıdır ve yönetenlerin de bunun dışında farklı düşüncelere sahip olmalarına destek vermezler, gizli ajanda sezdiklerinde o vagonlara atlamazlar.

Çağdaşlıktan uzaklaşmış ya da adım adım uzaklaştırılan toplumlardaki tren aslında aynı zamanda bir avuntu kayığıdır da.

Gidip gidip kıyıya bir türlü ulaşması mümkün olmayan…

Süslü püslü sözler, kremalı yalanlar, yakınları koruma, tüm değerleri yok sayıp her şeyi para pulla ilişkilendirme bu umut trenlerinin düdükleridir de bir anlamda.

Verdiklerimizi yiyin, sesinizi çıkartmayın, dışarıya bakmayın, keyfinizi çıkartın…

Ama unutmayın dünya tarihi halkla sıkıntısı olan, treni başka yönlere, kayığı farklı kıyılara ulaştırmak isteyen, kazanımları yok sayan nice imparatorlukların, krallıkların, diktatörlüklerin hazin sonlarını anlatan sayısız örneklerle doludur.

oktaypirim@gmail.com