Siyasi rejimleri değiştirme

Batılı emperyalist ülkelerin temel hedefleri; kaynaklarına göz diktiği ülkelere çullanmak, çullanamıyorsa kendilerine biat edebilecek rejimleri iş başına getirecek karanlık operasyona girişmek.

Avrupa Birliği’nin kudretli ülkeleri yıllarca Afrika’nın yeraltı kaynaklarını kullanarak zenginlik yarattı.

Afrikalılar köle olarak aç, susuz ve yoksul kaldı.

Hakeza; ABD başta petrol ve doğal gaz olmak üzere nerede varsa hep el attı, karışıklık yarattı, rejimleri değiştirmeye soyundu ve dünyanın her noktasına üs kurarak yerleşti.

Zenginler ve yoksullar olarak ikiye ayrılmış dünyada emperyalizmin acımasız yüzünü açıklıkla görebiliyoruz.

Dini kaşıyarak, etnik çatışmalar yaratarak ülke kaynaklarına çökme, uyduruk gerekçelerle savaş makinelerini çalıştırmak bu emperyalistlerin taktiklerinin başında geliyor.

Şimdi ABD ve onun bölgedeki koruyucusu ve tetikçisi İsrail neden savaşı tırmandırmaya çalışıyor sizce?

Sorunun yanıtı çok basit, açık ve net.

Çünkü Orta Doğu’da dünya petrol ve doğal gaz rezervlerinin yarıya yakın bölümü Suudi Arabistan, İran, Irak, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin elinde bulunuyor.

İran bölgenin doğal gaz deposu.

Dünya sıralamasında birinci, ikincisi ise Katar.

Bu açıdan bakıldığında görüyoruz ki ABD İran hariç diğer tüm ülkelere çökmüş durumda.

Şirketlerini çalıştırıyor, zenginliklerine zenginlik katıyor.

Tek bulaşamadıkları yer; İran.

Orada da deneme yaptılar, rejimi değiştirmek için gerçekleştirdikleri operasyonu ellerine yüzlerine bulaştırdılar.

Bu nedenle İran’a fena halde sinirleniyorlar.

Büyük bir diplomatik savrulma var ABD cephesinde.

Trump’un bir dediği bir dediğini tutmuyor.

“İran ile anlaşma yakın” diyor…

“Tahran’ı boşaltın” diyor…

Akdeniz’e yeni savaş gemileri gönderiyor…

İsrail’e destek ve silah veriyor…

“Kızdırmayın vururuz” diyor…

“Orta Doğu güzel bir yer olacak” diyor….

Hangisi doğru hangisi mantıklı kimse anlam veremiyor.

Fakat şimdi asıl üzerinde düşünülmesi gereken hassas nokta şu:

“Acaba İran’a karşı yapılan bu saldırıların yapılmasının altında yatan gerçek bir rejim değişikliği yaratmak mı?”

“Tebriz’e yapılan tüm bu saldırıların asıl amacı bölgedeki Türk kökenli nüfusu Molla Rejimi ’ne karşı ayaklandırmak.”

Bu yönde dedikodular var.

Bu senaryoyu üretenler de yine batılı kaynaklar.

Ancak şunu unutmamak gerekiyor.

ABD ne zaman bu işlere soyunduysa elinde patladı.

Vietnam’da güya komünistleri kovup batı yanlısı bir rejim inşa edeceklerdi.

60 bin kayıp verip çekilip gittiler.

Vietnam bağımsızlık hareketini örgütleyen Ho Chi Minh ABD askeri güçlerine gerekli yanıtı verdi.

Kore’de komünistleri kovma bahanesi adı altında başlayan savaş ve Türkiye’nin yer aldığı çarpışmalarda ABD 36 bin 574 askerini kaybetti.

Kore ikiye bölündü.

Kuzeyi ile hala cebelleşiyorlar.

Tam sayı bilinmiyor ancak 50’den fazla ülkeye müdahale eden ABD’nin ya yenildiğini ya da geride enkaz bıraktığını görüyoruz.

Küba’yı işgal edeceklerdi, işbirlikçilerle birlikte Domuzlar Körfezi’ne çıkarma yaptılar, Castro ve arkadaşları derslerini verdi, Küba komünist oldu.

Asıl amaç Lityum dahil zengin yeraltı kaynaklarına sahip Afganistan’ı ele geçirmek üzere savaş başlattılar, yarattıkları El Kaide’ye teslim olarak geride 3 bine yakan asker kaybı vererek çekilip gittiler.

Irak’ta kimyasal silah var bahanesiyle Saddam’ı devirdiler, ülkeyi üçe böldüler ve 4 bine yakın askerlerini kaybettiler.

Yanı sıra Şili ve Türkiye’de ve diğer bazı ülkelerde askeri darbeleri örgütlediklerini, kışkırttıklarını ve destek verip amaçlarına ulaştıklarını da biliyoruz.

Say say bitmiyor.

Ama görülüyor ki; bir ülkede rejimi ancak kendi halkları değiştirebilir, dönüştürebilir.

Bunun en çarpıcı örneği Kurtuluş Savaşı’dır.

Yedi düvele karşı Mustafa Kemal, arkadaşları ve örgütledikleri halk kendi rejimlerini inşa etmeyi başardı, cumhuriyeti kurdu.

Yine Lenin ve arkadaşlarının güçlü Romanov monarşisine karşı halkların desteğiyle yeni bir sosyalist rejim oluşturdukları bir başka örnektir.

Yani askeri müdahalelerle, masa başında çizilen haritalarla, işgallerle yeni yeni siyasi rejimler inşa etmek kolay değil.

Tarih bize bunları ayrıntılarıyla anlatıyor.

oktaypirim@gmail.com