Belçika'nın başkenti Brüksel’deyiz. Tarihi meydanlarda, sokaklarda turlayıp simgesel yapıları inceliyoruz. O yapılardan biri olan, yolumuz üzerindeki Palace of Justice (Hukuk Mahkemeleri) binası ile dev dönme dolabı görmek için Poelaert Meydanı'na geldik.
Meydan dediysem, klasik meydanlardan çok bir seyir terası. Şehrin büyük bölümünü, daha çok da yeni kesimini gözler önüne seren tepenin kıyısı. Bir noktasında, kentin tarihi kesimine kuzeybatı yönünden inip çıkmayı kolaylaştıran asansör var. Asansöre giden koridor başlı başına bir seyir yolu gibi.
En güzel görüntüyü yakalayabileceğim uygun noktaları keşfetmeye çalışırken az geriden Türkçe konuşmalar duydum. “Sayın Bakanım, Sayın Bakanım” diye farklı sesler yükseliyordu.
Dönüp dikkatlice bakınca, lacivert ağırlıklı giyinmiş on-on iki kişilik bir grup arasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’u gördüm. Şehrin panoramik görüntüsüne sırtı dönük, Palace of Justice binası ile önündeki dönme dolaba doğru bakıyordu.
Gazetecilik refleksiyle birkaç görüntü aldım. Aklıma sorular üşüştü ama, doğrusunu söyleyeyim, gidip sormaya erindim. Onlar da birkaç dakika içinde uzaklaştı.
Bakan Kurum, bugün Brüksel’de (1 Ekim) **“Türkiye-AB Yüksek Düzeyli İklim Diyaloğu 3. Toplantısı”**na katılacakmış. Ülkenin mevcut durumu, görünümü dikkate alındığında bu toplantının “laf ola beri gele”den öte geçmeyeceği kesin de...
Acaba muhterem bakanımız, kuruluşu 1300’lere dayanan, birkaç yüzyıl önce şehir olarak gün yüzüne çıkan bir kente baktıkça neler gördü, neler düşündü?
Hele de binlerce yıllık tarihi olan şehirlerimiz beton bataklığına dönüşürken; bataklığın kurutulması sonucu kurulmuş, tarihi yapıları korunmuş, rekreasyon alanı parklar ve meydanlarla dolu bir şehirde...
mustaydn@gmail.com