Antalya Haber

“Onların ilâhı para”

ANTGİAD’ın Olağan Genişletilmiş Üye Toplantısınun konuğu, Sevenhill’in kurucusu Hüseyin Özbek oldu. İş dünyasının farklı kesimlerini bir araya getiren buluşmada, Türkiye’de üretici ve esnafın tarihsel olarak benzeri görülmemiş bir finansal sıkışmışlıkla karşı karşıya olduğu vurgulandı. Sevenhill’in kurucusu Hüseyin Özbek ise bugünkü ekonomik yapıda üreticinin ayakta kalmasının neredeyse imkânsızlaştığını belirterek sektörde yaşanan çöküşü kendi deneyimleri üzerinden çarpıcı örneklerle anlattı.

Tekstil sektörünün geleceği, sermaye sahiplerinin para hırsı ve girişimcinin finansmana erişim krizi, Antalya genç iş insanlarının derneği ANTGİAD üyelerinin buluştuğu toplantıda geniş şekilde tartışıldı. Konuk konuşmacı Sevenhill markasının kurucusu Hüseyin Özbek, tekstil sektörünün bugünkü yapısında üreticinin ayakta kalmasının neredeyse imkânsız hale geldiğini vurguladı. Toplantıda geçmiş deneyimler, bugünün ekonomik koşulları ve girişimciliğin geleceği üzerine net ve sert mesajlar verildi.

Uzun yıllara yayılan başarı ve batış hikâyesini tüm ayrıntılarıyla anlatan Sevenhill markasının kurucusu Hüseyin Özbek, Türkiye’de üreticinin karşı karşıya olduğu finansal risklerin, yönetim zafiyetlerinin ve piyasa gerçeklerinin nasıl büyük bir yıkıma dönüştüğünü somut örnekleriyle dile getirdi. Kredinin, yanlış büyüme stratejilerinin ve kur baskısının bir şirketi nasıl felakete sürükleyebileceğini aktarırken, “Bugünün koşullarında Sevenhill gibi bir marka asla ayakta kalamazdı; hatta ben bile olmazdım” sözleri salonda büyük yankı uyandırdı. Özbek’in hem sermaye sahiplerine hem de piyasanın gidişatına yönelik sert çıkışları, genç girişimciler için dikkat çekici bir uyarı niteliğindeydi.

Girişimcinin finansman çıkmazı: “Gerçeklerle yüzleşme zamanı”

Toplantının açılış konuşmasını yapan ANTGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Yavaş, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yerli girişimcinin devlet desteğiyle ayağa kalktığını hatırlatarak bugünün finansman yapısını eleştirdi. Girişimcinin krediye erişim sorununun her geçen gün büyüdüğünü, üretimin Mısır ve Bangladeş gibi ülkelere kaymasının bu tablonun en somut sonucu olduğunu ifade etti. Yüksek kur, baskılanan üretim maliyetleri ve ağır rekabet koşullarının ülke sanayisini zayıflattığını belirtti. “Bir sanayici milyon dolarlık makinelerini söküp Mısır’a taşıyorsa, biz nerede hata yapıyoruz?” sözleri salonun dikkatle takip ettiği anlardan biri oldu. Konuşmada, tekstilin Türkiye için yalnızca bir sektör değil kadın istihdamının ve kitlesel üretimin en kritik ayağı olduğunun altı çizildi.

Sevenhill’in Kurucusu Özbek: “Batmasaydım da bugünün koşullarında ayakta kalamazdım”

Sevenhill’in yıllara yayılan gelişim sürecini anlatan Hüseyin Özbek, markanın ortaya çıkışından büyüme dönemine kadar yaşanan tüm aşamaları ayrıntılarıyla paylaştı. İlk ihracat adımlarının heyecan verici olduğunu, Türkiye’de tekstil sektörünün hızlı büyüme döneminden yararlanarak mağazacılıkta önemli bir ivme yakaladıklarını belirtti. Cadde mağazalarının stratejik önemine değinen Özbek, o dönem alışveriş merkezlerinin sektöre girişiyle dengelerin değişmeye başladığını ifade etti. AVM mağazacılığının kiralar, işletme maliyetleri ve pazar rekabeti açısından markaları zorladığını belirterek, Sevenhill’in de bu yapısal dönüşümden ciddi şekilde etkilendiğini söyledi. Finansmanın yanlış kullanımının tüm bu sürecin en kritik noktalarından biri olduğunu vurgulayan Özbek, “Büyüme iştahı doğru finansal yönetimle desteklenmediğinde, büyüme bir avantaj olmaktan çıkar, yük hâline gelir” diyerek geçmişteki kararlarını ekonomik şartlar çerçevesinde değerlendirdi.

Sermayeye yönelik eleştiriler: “Para onların ilâhı”

Soru–cevap bölümünde yöneltilen bir soru üzerine Hüseyin Özbek, büyük sermayenin üretici üzerindeki etkilerini geniş bir çerçevede ele aldı. Özellikle Sanko Holding'in iş yapma biçimleriyle ilgili değerlendirmesi, toplantının en dikkat çeken bölümlerinden biri oldu. Özbek, sermaye gruplarının Türkiye’deki ekonomik yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdiğini, küçük üreticinin ayakta kalmasını sağlayacak dengelerin giderek ortadan kalktığını belirtti. Kendi tecrübeleri üzerinden konuşan Özbek, sermaye yapısının girişimci dostu olmadığını, iş ilişkilerinde dayanışma yerine çıkar odaklı bir yaklaşımın hâkim hale geldiğini anlattı. Bu noktada Sanko örneğini özellikle vurgulayarak, Türkiye’de büyük sermayenin üreticinin emeğini büyütmek yerine kendi sermaye birikimini korumaya odaklandığını, bu nedenle çoğu zaman aşağılayıcı, menfaatçi ve yalnızca kendi kazançlarını önceleyen bir tutum sergilediklerini ifade etti. Özbek, bu değerlendirmeleri yaparken büyük sermayenin önceliklerine ilişkin sert ifadeler de kullandı. Açıklamasında, “Bu ülkede büyük sermaye gruplarının temel motivasyonu paradır. Para onlar için neredeyse ilâh gibidir. İnsan yoktur, emek yoktur, üretici yoktur; sadece para konuşur” diyerek büyük sermayenin sektörel dengeyi bozduğunu ve üreticiyi desteklemekten uzak bir noktada durduğunu söyledi. Bu çerçevede, özellikle üretim yapan işletmelerin sermaye yapıları karşısında savunmasız kaldığını belirten Özbek, sermayenin piyasayı belirleyen bir güç haline gelmesinin girişimcinin alanını her yıl biraz daha daralttığını ifade etti. İş dünyasında etik değerlerin geri planda kaldığını, dayanışma kültürünün yerini çıkara dayalı mekanizmaların aldığını vurguladı. “Üretim yapan herkes bu yapının nasıl işlediğini bilir. Sermaye büyür, üretici küçülür; güç dengesi her geçen gün daha da bozulur” sözlerini kullandı.

Bu piyasa bir girişimciyi yaşatmaz”

Özbek, konuşmasının birçok bölümünde bugünkü ekonomik koşulların üretici ve girişimci üzerindeki baskılarını uzun bir çerçeve içinde aktardı. Türkiye’de kredi maliyetlerinin yükselmesi, bankacılık sisteminin küçük ölçekli işletmelere yaklaşımının sertleşmesi ve piyasanın genel kırılganlığı nedeniyle üreticinin nefes almasının zorlaştığına dikkat çekti. “Bugün aynı başlangıç noktasına dönsem Sevenhill gibi bir markayı oluşturmak ya da ayakta tutmak mümkün olmazdı” diyen Özbek, ekonomik zeminin girişimcinin sürdürülebilirliğini tehdit eden unsurlarla dolu olduğunu anlattı. Döviz baskısının, hammadde fiyatlarının ve işçilik maliyetlerinin son yıllarda görülmemiş seviyelere çıktığını belirterek, “Bu piyasa bir girişimciyi yaşatmaz; bu koşullarda üretici, en güçlü döneminde bile sürekli risk altında” ifadelerini kullandı.

Sermayeye yönelik eleştiriler

Soru–cevap bölümünde sermaye gruplarının piyasa üzerindeki rolüne ilişkin yaptığı değerlendirmeler oldukça geniş kapsamlıydı. Büyük sermaye gruplarının küçük ve orta ölçekli işletmelere destek olmaktan uzak olduğunu, piyasayı kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdiklerini ifade etti. “Bu ülkede büyük sermayenin temel motivasyonu paradır” diyen Özbek, etik değerlere dayalı bir iş kültürü oluşmadığı sürece sektörlerin sağlıklı büyüme gösterebilmesinin mümkün olmadığını belirtti. Sermaye sahiplerinin üreticiyi güçlendirmeyen, rekabeti adil zeminden uzaklaştıran uygulamalar içinde bulunduğunu söyledi. Bu tabloyu anlatırken, sermayenin piyasada belirleyici bir güç haline gelmesinin girişimcinin alanını daralttığını özellikle yeni nesil girişimcilerin destek yerine engellerle karşılaştığını vurguladı. “Üretim yapmaya çalışan herkes bilir; sermaye ile üretici arasındaki mesafe her yıl daha da açılıyor” sözleriyle değerlendirmesini tamamladı.

“Krediyle büyümek bugünkü faiz ortamında girişimci için intihar”

Sevenhill’in çöküş sürecine giden yolda en kritik hatanın krediyle büyümek olduğunu uzun bir anlatımla açıklayan Özbek, kredi–faiz dengesinin şirketlerin kaderini belirleyen en hassas noktalardan biri olduğunu söyledi. “Bankalarla ilişkiniz iyi gidiyormuş gibi görünür; ta ki bir gün krediyi durdurana kadar” diyen Özbek, bankaların şirketin döngüsünde ani kararlar alabilmesinin işletmenin tüm yapısını altüst ettiğini belirtti. Faizlerin yükseldiği, piyasa kırılganlığının arttığı dönemlerde kredi kullanımının işletmeyi zayıf bir noktaya getirdiğini anlatan Özbek, “Kredi durduğu anda bütün bankalar aynı anda üzerinize gelir. Faiz baskısı ve likidite stresi, büyümeyi bir avantajdan değil bir tehditten ibaret hale getirir” dedi. Krediyle büyümenin bugünün faiz ortamında “girişimci için intihar niteliğinde” olduğunu vurgulayan Özbek, hızlı büyüme hedeflerinin aile şirketlerinde çok daha büyük yıkımlar yaratabileceğini belirtti. “Yavaş ilerlemek zorundasınız. Acelenin sonu hüsrandır” diyerek uyarılarını yineledi.

FETÖ süreci ve dış baskılar

2011 sonrası dönemde şirketin karşılaştığı baskıları anlatan Özbek, FETÖ yapılanması döneminde yaşanan denetim, baskı ve operasyon girişimlerinin şirketi ekonomik açıdan kritik bir eşiğe getirdiğini söyledi. Bu süreçte yaşanan müdahalelerin piyasa güvensizliğiyle birleşerek finansal yapılarını daha da kırılgan hale getirdiğini belirtti. Bu baskıların şirketin karar alma mekanizmalarını zorladığını, iş ortakları ve bankalarla ilişkileri gerdiğini, piyasanın hızla daraldığı bir dönemde bu yükün altından kalkmanın neredeyse imkânsız hale geldiğini ifade etti.

Girişimcilere uyarılar ve öneriler

Konuşmasının son bölümünde genç girişimcilere seslenen Özbek, hızlı büyümenin cazibesine kapılmanın büyük bir hata olduğunu belirtti. Şirketlerin uzun ömürlü olmasının ancak kontrollü büyüme ve doğru finansal yönetimle mümkün olduğunu söyledi. “Günümüz ekonomik koşullarında agresif büyümeyi hedeflemek büyük risktir. Krediye dayanarak yol almak istiyorsanız, bunun bedelini mutlaka görürsünüz” diyen Özbek, sürdürülebilirlik kavramının girişimciliğin merkezine yerleştirilmesi gerektiğini ifade etti. Sektördeki dalgalanmalar, hammadde fiyatlarındaki artış ve sermayenin güç kazanması nedeniyle girişimcinin yalnızlaştığını, bu nedenle işini sağlam temeller üzerinde yürütmesinin zorunlu hâle geldiğini söyledi.