Antalya’da yaşarken hepimiz bir mahallede yaşıyoruz ama gerçekten mahalleli miyiz? En son ne zaman sokağımızdaki komşuyla selamlaştınız, muhtarlığa uğradınız, mahallemizle ilgili bir kararın parçası oldunuz? Mahalle üzerine düşünmek, aslında kenti yeniden düşünmek demek. İşte tam da bu yüzden, Faik hocayla mahalle aidiyetinden yeni idari tasarımlara kadar uzanan keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik; hem sorular sorduk hem kendimize sorular sordurduk.
– Mahalle nedir? Siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Birbirine benzeyen insanların, homojen yapıdaki insanların bir araya gelerek oluşturduğu, özü itibariyle sosyal dayanışmayı esas alan, kültürel paylaşmayı esas alan, birbiriyle benzeşen, aitlik hissi yaratılan ve kentsel kimlik içerisinde de aynen insanın kişiliği gibi, ailelerin kişiliği ve tanımlayıcı yapısı gibi kimliğe sahip olan bütünsel yapıların karşılığıdır mahalleler. Öykü'nün oluştuğu yer mahallelerdir çünkü kent kimliği orada bütünleşiyor ve ayrılıyor. Mesela maaşıyla çalışan insanların kurduğu mahalledir Bahçeli Evler, değil mi? Yani sigortalı, hakeza mesela şimdi Dokuma, şehrin dışından gelmiş ama kentle bütünleşmek için oraya ayrıca bir kent yapılmış bir yerdir, Dokuma.
– Peki mahalle aidiyeti nasıl oluşur?
Yani Kepez yeni yeni kent oluyor mesela. Mahallelilik, komşuluktan beslenen bir olgu. İnsanların aidiyet hissetmesi gerekir.
Mahalle evin dışındaki komşuluğu ifade eder, apartmanın dışındaki komşuluğu ifade eder, kapı önünde paylaşılan değerleri ifade eder. Siz istediğiniz kadar kanunla tanımlayın bir şeyin sınırı sosyolojik bir değer ifade etmiyorsa onu mahalle olarak tanımlayamaz. Komşuluk olmayınca bir bireyin kendini o mahalleye ait hissetme öyküsü de oluşmuyor.
Aitlik duygusu, kentsel yaşamın dokusunu oluşturan insan kimliği komşuluk ve mahalle bazında başlıyor. Aidiyet duygusu kolay değişen bir duygu değil. Kolay gelişen bir duygu değil.
Bir insan bir insana nasıl kolay yakınlık kurup aidiyet kuramıyorsa bunun için onlarca günün, ayın, yılın geçmesi gerekiyorsa bir insanın bir toprakla bir mekanla bağının çok daha uzun süreli olması gerekiyor. İnsanların mekanla bağının kurulabilmesi orada mutlu bir kent yaratılmasıyla mümkün. Mutlu kent, mutlu kent kimin görevi? Mutlu kent orada yaşayanlar da orayı yönetenlerin görevi.
– Mahalleli olmazsak neyi kaybederiz?
İnsan onuruna yakışır bir kent algısının yaratıldığı, sadece insan değil oradaki yabanıl ve evril hayatın da onuruna yaraşır bir kent algısı içerisindeki varlığın karşılığıdır. Bu ne zaman yaratılır? İşte o zaman aidiyet vardır. Ve dolayısıyla insanlar birbirleriyle yakınlaştıkça bu bireylerin bunu istiyor olması da muhtarlığın bunu yönetiyor olması da belediyelerin bunu yapılandıracak, yapı içerisinde çeşitli uygulamalar yaratarak, o fırsatları sağlayarak şekillendirdiği bir yapıyla da siz oradaki insanları bir araya getirebilirsiniz.
Olmazsa olur mu? Olmazsa yoksun oluruz biz. Eksik oluruz. Çünkü pazara bile gittiğinde insan merhabalaştığı tanıdık yüzleri arıyor.
Üç kere gittiğinizde oradan üçüncü alışveriş yaptığınızda o Faik Hoca hoş gelmişsiniz diyen insanla göz göze gelmeyi istiyor. İnsan ait olduğu yerde, insanın insana yakınlaştığı bir yapıda o kolektif bilinç, dayanışma bilinci, beraber oluşturma bilinci, beraber çoğaltma bilinci mahalle bazında örgütlenir bu yapı içerisinde. Komşulukla ilgili konuşurken dışar komşuluk veya o sanal komşuluktan söz etmiştim.
Mekanlar evrilirler. Mekanların anlamları aynı kalır ama isimleri ve yapıları değişir. Yeni yeni kahveler açıldı.
Yemen kahvesi denildi, Osmanlı kahvesi denildi. Bir takım kafeler açıldı. Mahalle aralarında restoranlar var büyük ölçüde.
Bunlar mahallenin farkında olmadan kendi kendine yaşattığı değerlerin bir karşılığıdır. Bundan yoksun hale gelen her yer kimliksizleşir. Mahalle kültürünün, komşuluk kültürünün, dayanışma kültürünün, aitlik kültürünün yok olması bizim yoksunlaştığımız yapının karşılığıdır.
– Sizce mahallelik için yeni bir idari organizasyon tasarımına ihtiyaç var mı?
Devletin yeniden tasarlaması gerekiyor kendisini. Belediyelerin kendisini yeniden tasarlaması gerekiyor. Kentsel dönüşümün mahalle dönüşümüne ve mahallenin yeniden yapılanmasına şekil veren bir rekreasyonel kentsel dönüşümün tanımlanması gerekiyor.
İş ve görev akışının ve yetki dağılımının mutlak surette yeniden yapılması gerekiyor. Belediyeler mahalle bazında kendini örgütlemeli. Belediyeler kendi mahalle bazında örgütlediği zaman o mahalleden nasıl haberdar olacak? Yasal karşılığı olan apartman yöneticileri var.
Ve apartman yöneticilerinin belediyeden haberdar olması gerekiyor ve birçok iş ve eyleminde onun da işbirliği yapması gerekiyor. Apartman yöneticileri belediyelerin içerisinde hem elektronik ortamlarda etkileşilecek bir yapıya dönüştürülmeli hem de temsil edilmeliler. Türkiye'de yaklaşık 100 bin civarında muhtar var.
Bunun 30 bini gerekli köylerde geri kalan 70 bini gereksiz. Muhtarlar yetkileri hiç olmayan, sadece posta dağıtıcılarının dışında başka hiçbir görevi olmayan bir yapıda şu an. Dağıtılan postalarla ilgili bir gelişme sağlanmalı ve muhtarlar bu işten de kurtarılmalı.
Muhtarlar önemli. Yine mahalle bazında, tüm ülkeyi mahalle bazında tasarlamak gerekir. Çünkü mahalleler kentin birbirinden ayrılmış kimliksel yoğunlaşma sürecidir.
Muhtarlar göç ve değişimi yöneten insanlar olmalı. Mahalledeki herkesi tanımalı, kimin neye ihtiyacı olduğunu bilmeli, hangi spor yapmaya ihtiyacı olduğunu da bilmeli, kimin hangi doktora ihtiyacı olduğunu da bilmeli, kimin fakir, kimin zengin olduğunu da bilmeli ve kaynakların doğru yönde hareket etmesini sağlayacak bir akışı koordine etmeli. Biz mahalle bazında arama kurtarma ekipleri kurmalıyız.
Çünkü biz biliriz orayı. Ben Hurma'da yaşıyorum, yaşadığım yeri ben bilirim. Neyin nerede olduğunu, kimin nerede olduğunu apartman bazında ben bilirim ya da mahalleyi büyük ölçüde ben bilirim.
Dışarıdan gelen arama kurtarma ekipleri bilemezler. Büyük ölçüde mahalle bazında sosyal olaylarda ve afetlerde rol alacak mahalle bazında örgütlenmiş arama kurtarma ekiplerinin olması gerekir.
– Antalya’da iyi örnekler var mı?
Bazı mahalle muhtarları bunun ötesine geçiyor mu? Evet, bazı muhtarlar bu görevin ötesine geçiyor.
Ve onları bu yaptıklarından dolayı da tebrik ediyorum. Kendisine görev ediliyor böyle bir şeyi. Öğretmen Evleri mahalle muhtarlığının çok iyi çalıştığını biliyorum.
Çünkü daha fazlasını istiyorlar ve ortaya koyuyorlar. Gürsü Mahallesi'ni bu bağlamda çok başarılı buluyorum. Köylere baktığınızda Karatepe'yi çok başarılı buluyorum mesela.
Gökçam'ı çok başarılı buluyorum mesela. Bunlar sadece muhtarlığın rol ve yetkilerini kullanarak değil, daha fazlasını oradaki insanlara getirerek ve o insanların gelişmesini ve değişmesini diğer bir deyişle standart ne olursa olsun insanların daha iyi hizmete layık olduğunu inanan ve benimseyen bir muhtarlık anlayışıyla bunu yapıyorlar. Mesela Gürsü Mahalle Muhtarı'nı hiç kimse sen iyi duyuyor musun, işitme testi yapmaya ihtiyacın var mı yok mu kimse buna görev edilmez ama o bir işitme firmasıyla görüşüp tüm mahalleliyi işitme testinden geçirmiş.
Üniversiteyle iş birliği yaparak insanların sağlıklı gıdaya erişimiyle ilgili ve paylaşımıyla ilgili, saklanmasıyla ilgili projeler üretiyor. Yine kolektif yaşamla ilgili üreten, çalışan kadınlar panayırı düzenliyor ve orada bir kooperatifçilik anlayışı var. Sabah sporu yapmak için de çağıran bir muhtarlık.
Mahalle kültürüyle aşure kültürü bende aynıdır. İnsanlar ellerindeki tüm yetenekleri yan yana getirdiğinde aşure olurlar. Ve aşure de evde yemek için pişirilmez zaten.
Mahalleye dağıtmak için. Yani siz aşure yapsanız kime dağıtacağınızı nereden bileceksiniz? Mahalle kültürü bu yüzden son derece gerekli.