İBB İddianamesi ve hukuk dersleri!

"Sanığa cezası ölçüsünde idam cezası bile verebilir ama o ana kadar o kişiye saygı duymak zorunluluğu vardır ki o da sizin kararınıza saygı duysun..."

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlü yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla başlatılan soruşturmanın iddianamesi dün (11 Kazım Salı) mahkemeye gönderildi. İddianame mahkemeye gönderilmeden önce, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek bir basın toplantısı yaparak bilgi verdi.

Basın toplantısında, iddianamedeki iddialar kanıtlanmış gerçekmiş gibi kesin ifadelerle sanıkların suçlanması bir yana, iddianame bir gün önce, iktidarın propaganda aracı olan gazetelerden birine sızdırıldı. O gazetedekiler de görevlerinin hakkını verdi; ‘‘Asrın vurgununa 4 bin sayfalık iddianame’’ diye manşet attı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere sanıkları peşinen suçlu ilan eden yayınlar birbirini izledi.

‘‘Böyle bir hukuk yaklaşımı, habercilik anlayışıyla ne olacak bu memleketin hali’’ diye dertlenirken, Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın hukuk sistemimiz ve hukukçularımızla ilgili saptamalarını anımsadım. Prof. Dr. Ortaylı, ‘‘1923-2023 Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı’’ adlı kitapta, İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtlarken, Yassıada Mahkemeleri ve Türk hukuk sistemi üzerine şunları söylüyor:

‘‘Yassıada Mahkemeleri hukuk tarihimizde menfi bir hadisedir ve maalesef adliye camiası bu gibi olaylara teşnedir (çok istekli, hazır).

…Yeryüzünün en enteresan hukuk reformlarından birini yaptık, fakat bu sisteme uygun hukukçu yetiştiremedik.

…Hukukçunun her şeyden evvel hukukçu olması, tarafsız düşünmesi önemlidir. Bizdeki bazı kişiler memleket menfaatinin önemli olduğunu düşünüyor ama hukuk daha önemlidir. Sen bugün bunu kendi açından ihlal edersen, yarın öbür gün başkası da kendi açısından ihlal eder.

…Çünkü hakim demek zanlıyı cezalandıran kişi demek değildir. Öncelikle hukukçunun karşısındaki sanık kendine saygı gösterildiğini hissetmeli. O zaman sanık da yargıca karşı saygı duyar ve itimat eder. Sanık demek hakarete şayan mahlûk demek değildir. Yargıç ve savcı her zaman için karşısındaki insanı yargıladığı, dikkat etmesi gerektiğini bilmelidir.

Sanığa cezası ölçüsünde idam cezası bile verebilir ama o ana kadar o kişiye saygı duymak zorunluluğu vardır ki o da sizin kararınıza saygı duysun.

Bizim hukukçularımız üslup bilmiyor; halen de öncelikle ilkokul öğretmeni veya Avusturya’daki veya Fransız taşrasındaki köy papazı gibiler. Sanık haşlıyorlar. En tehlikeli eğilim de sanıkların ifadeleri dinlenip kaale alınmıyor, dosyalar zamanında tetkik edilmiyor. İddianameler ciddi ve vakitli hazırlanmalıdır. Adalet itimat edilirliğini kaybetmemelidir…’’*

Ergenekon, Balyoz kumpasları ile başlayan şafak baskınları ile polis kolunda kelepçeli gözaltı görüntüleri, ifade ve iddianame sızdırmalar, duruşmalardaki garip yaklaşımlar…

Bunlara bir de hocamızın değerlendirmeleri ışığında bakar mısınız? Nasıl, güven veriyor mu yargımız?..

mustaydn@gmail.com

*1923-2023 Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı, s 196-197