Halk var mı? Sivil toplum var mı?

Konyaaltı caddesinin simge yapısı “Meteoroloji Evi” yıkıldı. Konyaaltı’nın, Antalya’nın simge yapılarından birisi olan Antalya Arkeoloji Müzesi binası da yıkılmak üzere.

Bazıları, müze binasının önemsiz, içindeki heykellerin önemli olduğunu düşünüyor. Eskiden ben de öyle düşünürdüm. Antalya ekonomisinin gelişmesinde eksik halkanın kent olma, kent kültürü olduğunu anladıktan ve kent kültürü konusuyla ilgilenmeye başladıktan sonra düşüncem değişti.

Bütün Akdeniz ülkelerinde Mısır, Yunan ve Roma dönemi heykelleri vardır, bizdekilerden daha iyi korunmuş, daha etkileyici heykeller saymakla bitmez. Antalya Müzesi’nin bahçesi, girişi, sade mimarisi ise bize özgüdür, tarihimizin bir dönemini, bir dönemin ruhunu yansıtır, korunması gereken bir kültür mirasıdır.

Sözü uzatmayalım. Bir alternatif düşünmeye gerek duyulmadığı için, Antalya Arkeoloji Müzesi, yeniden yapılmak üzere en az 1,5-2 yıllık bir süreyle kapatılıyor ve bu tarihi simge yapı, “tarihsel ve mimari değeri olmadığı için” yıkılıyor. Bir kısmımız için dehşet, bir kısmımız için bu kadar konu arasında önemsiz olay, bir kısmımız ise -modern bir müzeye, inşallah ucuz ve hızlı biçimde sahip olacaksınız, daha ne istiyorsunuz? diyor.

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği’nden Sayın Hilmi Uysal gibi idealist hocalar ve küçük bir grup, “Antalya halkı”nın yıkımı durdurması için inanılmaz biçimde çabalıyor. -Antalya halkı nerede? -Antalyalılar nerede? -Antalya STK’ları nerede? -Turizmciler, iş insanları, mevcut ve önceki belediye başkanları nerede? türünden sorular da duyuyorum.

Bana kalırsa aslında bazıları yoklar, hiç olmadılar, bazıları varmış gibi yapıyor, bazılarını sistem ortadan kaldırdı, bazıları “sorunsuz ve faydalı” işlerle ilgilenmeyi tercih ediyor.

Türkiye’de kavramlara önem vermiyor ve bunların bilimsel tartışmasını yapmıyoruz. “Kent”, “halk”, “ulus” gibi kavramları yeniden ele almadığımız için ya arıyor ya da “aradığınız halka ulaşılamıyor” gibi klişelerle, olanı ve olmayanı tartışmadan idare ediyoruz.

Son yıllarda “kendi gitti, adı kaldı yadigâr” sözünü çok kullanıyorum, liste uzamaya devam ediyor.