Yaşam

Bu haberi önce komşularınızla paylaşın

Akdeniz Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde rekreasyon uzmanı Prof. Dr. Faik Ardahan, geçmişten günümüze komşuluğun kuruluşunu ve dağılışını analiz ederken, komşuluk bağını yeniden kuracak iplerinde nerede nasıl eğirilebileceğini anlatıyor.

Loading...

Kent yaşamı hızla büyürken, insanlar birbirine giderek uzaklaşıyor. Oysa bir zamanlar “komşu komşunun külüne muhtaçtır” sözü, toplumsal dayanışmanın en sıcak ifadesiydi. Bugün apartmanların duvarları kalınlaştı, kapılar sessizleşti, selamlar kısaldı. Peki, değişen bu dünyada komşuluk nasıl bir anlam taşıyor? Rekreasyon uzmanı Prof. Dr. Faik Ardahan, komşuluk kavramını yalnızca fiziki yakınlıkla değil, duygusal ve zihinsel bağlarla birlikte ele alıyor. Ona göre komşuluk, yazılı olmayan bir dayanışma hukuku; temellerini geçmişte kadınların kurduğu, günümüzde ise dijitalleşmeyle yeni biçimler kazanan bir sosyal yapı.

Prof. Dr. Ardahan, komşuluk ilişkilerinin dönüşümünü, kentlerde yeniden kurulma ihtimalini ve dijital çağda doğan yeni “komşuluk” biçimlerini ve komşuluk bağlarını kuran ipleri yeniden eğirmenin yollarını anlatıyor.

Kim kime nasıl komşu oluyor?

Bir fiziki komşuluk var, yan yana beraber aynı mekânın içerisinde ya da aynı mekâna yakın alanlarda yaşayan insanlara komşu denilir. Bir de mental komşuluk var, bir de duygusal komşuluk var.

Mental komşuluk, birbirlerini anlayabilen, birbirleriyle bağ kurabilen, birbirleriyle sosyal yaşamlarını etkileştiren ve sonuçta pozitif değer çıkan insanların bir araya gelerek oluşturduğu yapıdır.

Bir de duygusal komşuluk var, anladığımız ve bizi anlayan insanlarla kurduğumuz bağın karşılığıdır. Komşuluk, fiziki olarak daha çok ele alınan bir kavram. Hatta bir atasözü var, ev alma komşu al diye.

Çünkü aslında yaşanacak yerin değerini artıran bizatihi evin fiziki konumu ya da evin sahip olduğu fiziki özellikler değil, çevresinde beraber etkileşimde yaratılmış değerler toplamıdır. Hayatı domine eden bir takım kurallar var. Bunlardan yazılı olanlar var, yazılı olmayan kurallar var.

Komşuluk hukukundan ne anlıyoruz?

Yazılı olmayan kurallar içerisindeki komşuluk hukukudur. Ve aynı zamanda kat mülkiyeti yasasındaki yapının da karşılığıdır bu. Kat mülkiyeti yasasında komşuluk hukuku büyük ölçüde yazılmıştır.

Uzlaşmaların nasıl sağlanacağı, uzlaşmaların sağlanamadığı zaman çözümünün nasıl sağlanacağı yazılıdır. Ama komşuluk hukuku yazılı olmayan bir dayanışma sistematiği içerisinde gerçekleşir.

Çünkü siz ortak alanı, ister köydeki ortak alanı olsun, mahalledeki ortak alanı olsun, ister apartmandaki ortak alanı olsun, ortak alanı nasıl kullanacağınız bu hukukun karşılığıdır.

Hukuk eğer insanlar arasında dayanışmayla beraber korunuyorsa ve insanlar bu sürece dayanışarak beraber yüceltiyorlarsa gerçekten komşuluk son derece anlamlı ve değerli bir yapının karşılığıdır.

Komşuluk bağını kuran ipler elimizden nasıl çıktı?

Komşuluğun oluşmasının nedeni kadınlardır. Endüstriyel üretimin parçası olmaya başladıktan sonra kadınlar üretime katıldıktan sonra zaten erkeğin sosyalleşecek çok fazla vakti yoktu evinde ve işindeydi.

Kadınla komşuluk nasıl oluşuyor? Ev hanımları eşlerini işe gönderdikten sonra kendi aralarında sosyalleşiyorlardı. Mahalledeki diğer kadınlarla beraber bağ kuruyorlardı.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır sözü üzerinden kurulurdu. Çünkü eskiden yoksulluklar vardı. Hem yoksulluk vardı hem yoksulluk vardı. Komşuluk bu yoksulluğu ve yoksulluğu dayanışarak yok etmenin karşılığıydı. Yoksulluk her ne kadar hâlâ devam ediyorsa da, yoksulluk hâlâ devam ediyor olsa da insanlar bu yoksulluk ve yoksulluğu bir arada çözüm üretecek yakınlığın içerisinde değil.

Ve ne zaman ki yalnız yaşayanların sayısı çoğaldı, ne zaman ki bir yerde kiracılık çok daha fazla yaygın hâle gelmeye başladı, genellikle komşuluk yerleşik hayatın içerisinde.

İşte sen bir yerde oturuyorsun sonra 3 yıl, 5 yıl, 7 yıl, 10 yıl orada başkalarının öykülerine de dâhil oluyorsun. Başkalarının öykülerine dâhil olduğun sürece komşuluk bağı da artıyor.

Bu dayanışma maalesef günümüzde kiracıların aynı yerde 3 yıldan fazla oturamaması nedeniyle ki komşuluk sınırlaması içerisinde 3 yıl gibi bir tanımlama vardır. Eğer 3 yıldan fazla bir yerde kalmışsan insanlarla daha güçlü bağ kuruyorsun.

Herkesin farklı kimliklerden gelip aynı apartman içerisinde yaşadığı ve kimsenin birbirinden haberinin olmadığı yapılar içerisinde komşuluk ilişkisinin kurulması da çok mümkün gözükmüyor bu hâlde.

Komşuluk form mu değiştiriyor?

Köyde komşuluk yaşıyor, kasabada büyük ölçüde yaşıyor. Mobilitenin artmasıyla kentlerde komşuluk çok daha başka bir forma dönüştü.

Ki dijital dünya yeni bir komşuluk algısının oluşmasına sebep oldu. Rekrasyonel dünya özellikle kentsel yaşamda birbirlerini ayıran o derin fay hatları, senden olmayanla yakınlaşamama, senin gibi olmayanla yakınlaşamama gibi o fay hatları insanları daha güvenli buldukları alanları kendilerinin yaratmasına sebep oldu.

Ben buna dijital komşuluk diyorum. Kavramsal olarak da karşılığı o. Dijital komşuluk insanların birbirlerini anlayabildiği o yakınlık ilişkisine ve yakınlık bağını dijital ortamlara taşıdı.

Rekreasyon ve komşuluk arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?

Rekrasyonel her türlü yakınlaşma bağ kurmuş insanlar arasında oluşur. Rekrasyon aynı zamanda komşuluk hukukunu güçlendiren, komşuluk bağını artıran hatta günümüzde niteliğini yitirmiş aynı apartman içerisindeki yaşayan komşuluk değerinin artırılması için fırsatlardan bir tanesidir.

Hatta bana soracak olursanız apartman yöneticilerini sanki bir rekreasyon lideri gibi çeşitli aktiviteler düzenleyerek apartmanın içerisinde ya da diğer apartmanlarda beraber mesela tavla turnuvası düzenlenebilir, okey turnuvası düzenlenebilir.

Hatta bu hafta sonu komşular bir araya gelerek bir kermes yapacağız denilebilir. Hatta komşular çocuk korosu kurabilir kendi aralarında. Asıl olan yan yana gelecek gerekçeleri yaratabilmektir.

Kentte hâlâ komşuluk mümkün mü?

Herkese iş düşüyor burada. Yani burada komşuluk bağını belediyeler kurmaz, komşuluk bağını üniversiteler kurmaz, komşuluk bağını emniyet, kaymakamlık kurmaz. İnsanlar her şeyi bekler hâle geldiler. Belediyeden bekliyorlar, muhtardan bekliyorlar, yöneticiden bekliyorlar, arkadaşından bekliyorlar. Bekleme ya, sen git kapını çal. Yani evet aşure yap, apartmandakilere dağıt bakalım. Bunun karşılığı sana ne olarak gelecek? Gerçek hepimiz o dairede, o apartman içerisinde sevsek de sevmesek de o komşularla beraber yaşıyoruz. Gerçekten acil bir şeye ihtiyacımız olduğunda yangındır, depremdir ya da sağlık konusudur.

Onun kapısını çalacağız. İnsani değerlerle başlayıp kapıdan içeri girdiğimizde karşılaştığımız herkese günaydın diyebilmek veya iyi akşamlar diyebilmek, selamlaşarak bunu gerçekleştirebilmek, hatta ve hatta aşure pişirip götürüp paylaşabilmek, bunun başlangıcını beklemek yerine vermektir. Mutluluk vermektir çünkü.

Günaydın de bakalım bunun karşılığı sana ne olarak dönecek? İyi akşamlar de, girerken çıkarken selamlaş. Bunun karşılığı ne olarak dönecek sana? Bu kar topunun mutlaka birileri tarafından bırakılması gerekiyor. Yukarıdan bırakacağız ve aşağıda çoğalacak.Ve çocuklarımız bunu örnek alarak büyüyecek.

Perihan Abla, Bizimkiler, İkinci Bahar gibi içinde bolca komşuluk olan diziler hatırlıyorum. Yeni nesil komşuluk hikâyelerini anlatan diziler neden yok?

Küçük Ev diye bir dizi vardı. Çiftlikte yaşayan bir ailenin çoluk çocuk hayatını anlatır ve yan komşularla olan bağını anlatır. Hatta Bana Bir Masal Anlat Baba diye şarkı vardı değil mi? Ya o Şener Şen’in de oynadığı, ondan sonra bir film vardı Türkan Şoray’la beraber İkinci Bahar. Yani o aile değerlerinin, komşuluk ilişkilerinin tekrardan ön plana çıkarıldığı dizilerin mutlaka yapılıyor olması lazım. Televizyonda neyi pompalıyorsanız siz yaşamda da o vardır. Filmlerde neyi pompalıyorsanız, insanların önüne neyi getiriyorsanız ve sürekli neyi hatırlatıyorsanız yaşamda da o var. Komşuluk ilişkisini tekrardan işleyen, bizim yeni algıladığımız, değişen komşuluk algısını, gelişen komşuluk algısını içine alan bir yapımın oluşturulması gerekiyor tekrardan.