O devasa depremin görüntülerine defalarca bakıp durdum.
Biraz sallantı ve çatıdan düşen az miktarda kiremit parçaları…
Okyanus kıyısındaki bazı ülkeleri tsunami dalgaları kaplıyor ama ne karada ne denizde ölen yok.
Bilim insanları, Rusya’nın doğu ucundaki Kamçatka Yarımadası’nda meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki depremin enerjisinin Hiroşima’ya atılan ve ilk anda 80 bin kişinin öldüğü atom bombasından 10 bin kat daha güçlü olduğunu açıkladılar.
Muazzam bir enerji, kıtalar birbirine giriyor ve üzerinde durmakta zorlandığınız kara parçaları dakikalarca sallanıyor ama ölen yok.
Bu ülkede yaşayan ve o görüntüleri izlemiş olan her yurttaş sanıyorum merak ediyor:
“Peki biz niye ölüp ölüp gidiyoruz.”
Kahramanmaraş merkezli büyük depremde 50 binden fazla insanımızı kaybettik.
Son yangınlarda 10 genç insan alevlerin ortasında kalarak hayatlarını yitirdi.
Otel yangınında onlarca yurttaşımız acımasız şekilde ölüme terkedildi.
Maden kazalarında…
Tren kazalarında…
Trafik kazalarında…
Sellerde…
Ölenlerin sayısını unuttuk bile.
Her seferinde bu tarif edilemeyen anlamsız ölümleri ya geçiştirdik ya unutma sürecine bıraktık.
Başta sorumlu siyasetçiler olmak üzere kimse çıkıp özür bile dilemedi. Sorumluların yargılanması uzun süreçlere yayıldı ve verilen cezalar kamu vicdanını rahatlatmadı. Üstelik “Başımıza yeni belalar gelmesin” diye yaşananlardan ders çıkarıp önlemler almayı bile beceremedik.
Şimdi diyorlar ki:
“Coğrafya kaderdir.”
İyi de dünyada sadece bizim ülkemiz mi var, kadersizliğe kurban giden. Fakiri de sanayileşmiş zengin ülkeleri de her türlü önlemi alabiliyor, bilim ve aklı kullanarak bu tür facialar yaşanmasın diye çözüm üretiyorlar ama ya biz…
Sadece günü birlik davranıp soruyoruz:
“Bize de gelir mi?”
Yani oradaki tsunami kıyılarımızı dövebilir mi?
Asıl nedenleri unutanlar, on binlerce kilometre öteden dalgaların bizi vurup vurmayacağını merak edebiliyor.
Haliyle bilim insanları da karşılık veriyor:
“Gelmez.”
İyi de zaten üzerinde yaşadığımız topraklar tarihte pek çok tsunamiye sahne olmadı mı? Tarihsel kayıtlarda var. Mesela İstanbul tsunami dalgalarıyla sarsılmış. Antalya dev dalgalara maruz kalmış. 1481’deki dalgalar Patara antik kentini tarumar etmiş, Roma imparatoru Nero’nun inşa ettirdiği 26,5 metre yüksekliğindeki deniz fenerini yıkmış. İrili ufaklı pek çok tsunami zaten Akdeniz çanağında yaşandı ve yaşanacak.
O nedenle, okyanus tsunamisini beklemek yerine yaşayabileceğimiz felaketlerin önüne nasıl geçebilirizin, bu anlamsız ölümleri nasıl durdurabilirizin yöntemlerini arayıp gecikmeksizin hayata geçirebilirsek zaten çözüme yaklaşmış oluruz.
Yeter ki bilime, demokrasiye, insan haklarına ve hukuka dayalı kaliteli bir yönetim olsun!