Bekara karı boşamak kolay

Oktay Pirim

Filistin’de bir soykırım var.

64 binden fazla kadın, çocuk, gazeteci İsrail’in saldırılarıyla yaşamını yitirdi. Bölgenin en kadim halklarından biri olan Filistinlilerin neredeyse kökü kazınacak. Sanki Nazi rejimi hortladı.

Ortadoğu coğrafyasında saldırmadıkları ülke neredeyse kalmadı. Füzeler, insansız hava araçları, savaş uçakları durmaksızın uçuyor.

Rusya Ukrayna savaşı ise acımasızca sürüyor. Tam rakam belli değil ama Ukrayna’nın haftada 7 binden fazla insanının öldürüldüğü tahmin ediliyor. Belli bölgeler işgal altında. Muazzam bir savaş makinesi çalışıyor.

Dikkat edin, tüm bu insanlık dışı çatışmalarını durdurmak, sivil ölümlerini engellemek için dişe dokunur bir diplomasi atağı yaşanmıyor. Herkes kendi çıkarının peşinde. Dünyayı yöneten çapsız liderler lay lay lom peşinde. Hemen hepsi ABD’ye bel bağlamış durumda. Onun sözünden çıkmamak için Trump’ın önünde el pençe duruyorlar.

Mevcut ABD yönetiminin ise savaş umurunda değil, para pul peşinde. Doğru ya ne kadar çok çatışma olursa o kadar silah satıp ceplerini dolduracaklar. Rusya’yı tehdit gösterip Avrupa’nın silahlanmasını ısrarla teşvik ediyorlar. Gazze’yi tatil beldesi yapmaktan söz ediyorlar, Arap ülkelerine trilyon dolarlık askeri ekipman ve uçak satıyorlar, Çin başta olmak üzere Asya ülkelerine ağır gümrük vergileri koyuyorlar. Hatta Ukrayna başta olmak üzere kimi ülkelerin değerli mineral adı altında yeraltı kaynaklarına göz dikmiş durumdalar.

Şimdi bu açıdan bakıldığında savaşların sürdürülmesinin kimin işine yaradığını anlayabiliyoruz. Bu yüzden diyorum ki, savaşlar bitmez!

Son olarak Trump’ın Erdoğan ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşme var. Bizden de bir şeyler istiyor ama ne istediğini tam olarak bilmiyoruz. Daha minimal nükleer santrallerden söz ediliyor, yüklüce para tutan Boeing yolcu uçakları var, bizi Rusya’dan S-400 füze bataryaları aldığımız için dışladıkları F-35 projesine dönüş ihtimali gündemde, uygulanan ağır yaptırımların kaldırılabileceği söyleniyor, falan filan… Henüz elle tutulur bir şey yok, ancak kapalı kapılar ardında bazı konularda anlaşmaya varıldığı ileri sürülebilir.

Gelelim bu görüşmenin en can alıcı konusuna…

Trump demek istiyor ki:

“Rusya’dan petrol alıp savaşı finanse etmeyin. Rusya ile bozuşun, Çin’den uzak durun. Biz size her şey veririz.”

Özeti böyle.

İyi de bu işler öyle kolay mı?

Türkiye ile Rusya geçmişte en çok savaşmış iki ülke. Tam 57 savaş yapmışız. Çoğunu da onlar kazanmış. Doğu Anadolu’yu işgal etmişler, İstanbul kapısına kadar dayanmışlar, Osmanlı’nın parçalanmasını sağlamışlar. Ama Lenin iktidara gelince bir dostluk başlamış, hatta Kurtuluş Savaşı’nda önemli miktarda silah, cephane ve altın desteği sağlamışlar. Türkiye 1952’de NATO’ya girince yeniden gerginlikler yaşanmış, onları hedef alabilecek ABD füzeleri Türkiye’ye yerleştirilmiş, sonra Küba krizinin çözümünde etkili olacak şekilde sökülmüş ve bir ABD-Rusya nükleer çatışmasından dönülmüş.

Demirel dönemi ise en parlak günlerine ulaşmış Rusya-Türkiye ilişkileri. İskenderun Demir-Çelik Tesisleri, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, İzmir Aliağa Petrol Rafinerisi, Bandırma Asit Sülfürik Fabrikası, Artvin Levha Fabrikası’nı kurmuşlar, tarım ürünleri karşılığında. Yani böyle ağır sanayi yatırımları da var.

Suriye’de yaşanan ve sonrasında normale dönen uçak düşürme ve onların askerlerimizi şehit etmesinin ardından bugün iki ülke arasında büyük miktarda bir ticaret söz konusu. Onlardan petrol ve doğal gaz alıyoruz, 60 Milyar Dolara yakın bir ödememiz var, onlar bize 4 milyonu Antalya olmak üzere 7 milyona yakın turist gönderiyor, 100 binden fazla Rus vatandaşına ikamet izni vermişiz, gelenler burada evlenmiş çoluk çocuğa karışmış, binlerce ev satın almışlar, okulları, marketleri var.

Böylesine iç içe geçmişlik.

Ama Trump diyor ki:

“Onlardan uzaklaşın”

Bir atasözümüzle yanıt verilebilir:

“Bekara karı boşamak kolay!”

oktaypirim@gmail.com