Antalya Arkeoloji Müzesi hakkındaki yıkım kararına karşı verilen mücadele kitap olmuş. Müzenin ziyarete kapatılmasına yönelik itirazlar da sürüyor. Son olarak Seyahat Acentaları Yöneticileri Derneği adına (SAYD) bir açıklama yapılmış; “Antalya gibi arkeoloji zenginliği bulunan bir şehir, müzesiz bırakılmamalı. Deniz–kum–güneş üçlüsüne mahkûm edilen turizmin en önemli kültürel ayağı kesilmektedir” denilmiş…
Bu haberleri okuyunca içim buruldu, bir gariplik hissi gelip çöktü…
Bir süredir Hollanda’dayım. Geçen hafta Amstelveen şehrindeki Cobra müzesini gezdim. Sanırım içimin burulmasına biraz da burada gördüklerim yol açtı. Biraz da SAYD’ın açıklamasındaki ‘‘her şey turizm için’’ vurgusu tetikledi gibi.
Cobra Müzesi’nde üç sergi var. Bir salonda ‘‘Açık Depo’’ adıyla müzenin kendi koleksiyonundan eserler sergileniyor. 1995’te kurulan müzenin kendi koleksiyonundaki eser sayısı 2 bini aşmış. O eserler ancak dönüşümlü olarak sunulabiliyor.
Ünlü şair ve ressama kolektif bakış
Bir başka salonda ‘‘Lucebert X It is Part of an Ensemble (Lucebert bir topluluğun parçasıdır)’’ adını taşıyor. Alt başlığı ‘‘Baykuşlar, Yarasalar ve Kör Noktalar Arasında.’’
Serginin konusu, 1924-1994 yılları arasında yaşamış olan ve ‘‘De Vijfigers’’ Hareketi’nin (Ellili Hareket diye bilinen edebiyat akımı) kurucuları arasında yer alan Hollandalı ünlü şair ve ressam Lucebert (Lucebertus Jacobus Swaanswijk).
Sergide Lucebert’in eserlerinden örnekler ve bazı eşyaları ile bir grup sanatçının (sanatçı kolektifi) Lucebert yorumları yer alıyor. Grup, Lucebert'in çalışmalarını kendi çalışmaları ve mekânsal müdahaleleriyle bir araya getiriyor.
Cobra Müzesi’nin daveti üzerine Lucebert’le ilgili çalışmaya katılan sanatçı kolektifinin, birlikte araştırma yapan ve sergiler, performanslar ve yayınlar üreten; aralarında tiyatrocu ve performans sanatçısı da bulunan yaklaşık otuz kişilik bir grup olduğu belirtiliyor.
Amstelveen'de öncü bir Japon
Üçüncü sergi, ünlü Japon sanatçı Kishio Suga’nın eserlerinden oluşuyor, ‘‘Her İki Tarafın Buluştuğu Yer’’ adını taşıyor. Sanatçının Hollanda’daki ilk kişisel sergisi olması nedeniyle de önemli…
‘‘Kishio Suga, 1960’larda oraya çıkan Mono-Ha hareketinin öncülerindendir. Savaş sonrası Japon avangardının (yenilikçi) kilit isimlerinden biri olup, doğal ve endüstriyel malzemeleri orijinal halleriyle bir araya getirdiği şiirsel enstalasyonları ve heykelleriyle tanınır. New York MoMA (The Museum of Modern Art), Paris Centre Pompidou ve Venedik Bienali gibi yerlerde sergiler açmış, uluslararası üne sahip bir sanatçıdır. Suga'nın çalışmalarında odak nokta nesnenin kendisi değil, madde, mekan ve izleyici arasındaki ilişkidir. Anlamın nesneler, çevreleri ve onlarla geçirdiğimiz zaman arasındaki ilişkiden doğduğunu vurgular.
Mono-ha hareketi, 1960'ların toplumsal ve politik gerginliklerine, özellikle de Asya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki uluslararası ilişkilere tepki olarak Tokyo'da ortaya çıkan bir sanat akımı. Sanatçılar, savaş sonrası modernite ve hızlı sanayileşmeyle ilgili rahatsızlıklarını işlemek için geleneksel sanat eserleri yaratmak yerine, doğal ve endüstriyel malzemeleri olduğu gibi, olduğu gibi kullandılar.’’
Küçük bir şehir büyük bir kent
Amstelveen, 95 bin nüfuslu, 3 kilometrekaresi su (kanallar ve göl), 41 kilometrekaresi kara olmak üzere 44 kilometrekare yüzölçümüne sahip, sakin bir şehir. Cobra gibi bir müzesi daha var. Onu bir başka yazıda anlatacağım.
Antalya il merkezi (Muratpaşa, Konyaaltı, Kepez) 20 bin 177 kilometrekare yüz ölçümüne, 1.5 milyondan fazla nüfusa sahip bir kent. Üstelik de turizm kenti. Antalya Arkeoloji Müzesi kapatılınca müzecilik adına geriye ne kalıyor ki?..
Meraklısına...
- Cobra Müzesi’nin adı, Cobra sanat akımına atfen verilmiş. Cobra sanat akımı, 1948'de Paris'te Danimarkalı, Belçikalı ve Hollandalı bir grup sanatçı tarafından başlatılmıştır. CoBrA, kurucu sanatçıların yaşadığı Kopenhag (Copenhagen), Brüksel ve Amsterdam şehirlerinin baş harflerinden oluşturulmuştur. Sosyal ve politik konulara ağırlık veren ve geleneksel anlayışı reddeden grup, 1950’lerin başında dağılmış ancak grubun her bir üyesinin sanatı, kuramsal müdahaleleri ve ilişkileri, uzun yıllar etkili olmuştur.
- De Vijfigers (Ellili Hareket), Hollanda ve Belçika’da ortaya çıkan bir edebiyat akımıdır. 1950’de ortaya çıktığı için bu adla anılmakta, ‘‘deneyciler’’ de denilmektedir. İkinci Dünya Savaşı ile yol açtığı sorunlar rağmen ‘‘eski toplumun küllerinden yeniden doğacağını, savaşın nihayetinde hüzünlü bir ara oyundan başka bir şey olmayacağını’’ işleyen anlayışa tepki olarak doğmuştur. Cobra Hareketi’nin kurucuları ile ilişki içinde olmuş, toplumsal yapılanmada küçük burjuva yaklaşımına karşı çıkmış, bu yaklaşımın yansıması olarak edebiyatta da geleneksel anlatım kurallarını reddetmişlerdir.